Not: Bu Makale Mevzuat Dergisi Yıl:9, sayı: 108, Aralık 2006’ da yayımlanmıştır.
GİRİŞ
Ticarete
ilişkin her türlü düzenlemenin içinde
rol alan aktörlerin belirli bir disiplin
altında ve serbest rekabet şartları çerçevesinde hareket etmelerini sağlayacak
şekilde konumlandırılmış olan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı kendisine mevzuatın
vermiş olduğu yetkilerle bunu gerçekleştirmeye azami gayret sarfetmektedir.
Sözü
edilen ve vurgulanan yetkilerden biri de Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin
Düzenlenmesi ile alakalı olandır. Mevcut 552 sayılı Yaş Sebze ve Meyve
Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin amaç başlıklı 1 inci maddesi yaş sebze ve meyve ticaretinin 3 saç
ayağı olan üreticiler, tüketiciler ve ticaret erbabının hak ve menfaatlerini dengeli
ve eşit şekilde korumayı ve bu çerçevede düzenleme yapma Bakanlığa görev ve
yetki olarak verilmiş, bu görev ve yetki verilirken sebze ve meyve ticaretinin kalite, standart
ve sağlık kurallarına uygun olarak serbest rekabet sistemi içerisinde yapılmasını
sağlamak amacı da eklenmiştir.
Bu
meyanda, çalışmanın esas konusu yaş meyve ve sebzenin pazarlanması ve bu süreç
zarfında mekansal ve örgütsel aktörler
olan toptancı haller, semt pazarları ve üretici örgütleri olduğuna göre
çalışmanın içeriğini bu üç aktör üzerinden temellendirmek gerekmektedir.
PAZARLAMA
NEDİR?
Yaşamımızın hemen her aşamasına girmiş
olan pazarlama, artık mal ve
hizmetlerin ötesinde fikirlerin, kişilerin, kurumların, olayların ve mekanların
pazarlanmasına kadar genişleyen önemli bir kavram haline gelmiştir.
Peki nedir pazarlama;
Akademik çevreler pazarlama kavramını ;"
Bireysel ve kurumsal amaçları tatmin edecek değişimleri sağlamak üzere,
ürün, hizmet ve fikirlerin şekillendirilmesi (üretilmesi), fiyatlandırılması,
dağıtım ve tutundurulmasını planlama ve uygulama süreci” olarak tanımlamaktadır.
Anlaşılacağı üzere pazarlama,
- İnsanların gereksinimlerini ve
değişimleri yakalamak,
- onlar doğrultusunda ürün ve hizmetler
oluşturmak,
- hedef kitleye ulaştırmak
ve bu üç süreç dahilinde süreçler
bütünüdür.
O halde pazarlama, üretimden sonra değil,
üretimden önce başlayıp üretim sırasında, satış öncesi, satış anı ve satış
sonrasında da devam eden bir eylemdir.
Bu cümleden hareketle, Yaş sebze ve
meyvenin pazarlanması denilince akla yaş
meyve ve sebzenin tarladan başlayıp soframıza kadarki serüveninde yani
üretim-alım-satımda yer alan üretici, tüketici, alıcı, satıcı, aracı olan
kavramlar gelmektedir.
Üretilmiş olan ürünler son tüketiciye
ulaşıncaya kadar çeşitli yollar izlerler, çeşitli aracılar ile karşılaşırlar ve
değişik şekillerde işlenirler. Ürünlerin üretimlerinden itibaren içinden
aktıkları ve işleme, depolama, paketleme, elden ele geçme gibi değişik olaylar
ile karşılaştıkları bu yollar ve yerler toplu olarak “pazarlama kanalları”
olarak adlandırılırlar Tarım kesiminde faaliyet gösteren üreticiler genellikle
pazarlama imkanları kısıtlı olan küçük işletmelerdir. Pazarlama kanallarının
etkinliği sayesinde bu kısıtlı imkanlar ortadan kalkabilmekte, üreticiler yerel
pazarlar dışındaki pazarlara kolaylıkla ulaşabilmektedir. Ülkemizde tarımsal
ürünlerin pazarlama sistemi üründen ürüne farklılık göstermektedir. Kamu
kuruluşları ve kooperatifler kimi ürünlerin pazarlama kanallarında yer alırken,
sistem genellikle özel sektör ağırlıklı işlemektedir. Türkiye’de tarımsal
yapıdaki bozukluklar, tarımsal ürünlerin pazarlama organizasyonuna da
yansımakta ve genellikle çok sayıda aracının yer aldığı uzun pazarlama
kanalları ile pazarlama hizmetlerinin yetersiz yerine getirildiği, yüksek
pazarlama marjlarının görüldüğü bir pazarlama sistemi ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca standardizasyon, ambalajlama, etiketleme, kalite yönetim sistemleri gibi
konularda bilgi yetersizliği, yasal altyapı ve uygulamalardan kaynaklanan
önemli sorunlar bulunmaktadır. Gelecekte gerek yurtiçi ve gerekse dış
pazarlarda rekabet dezavantajı yaratmamak için ilgili tüm kişi, kurum ve
kuruluşların ivedilikle ortak çaba göstermeleri gerekmektedir.
Ürünler, pazarlama kanalları
içerisinde çeşitli aşamalarda ve pazarlarda farklı işlemler görmektedir.
Geleneksel bir pazarlama sisteminde bu aşamalar ya da pazarlar üretici,
toptancı ve perakendeci şeklinde üç temel grupta toplanabilir.
Üretici pazarları, ürünün yine
üretici tarafından satıldığı, diğer bir deyişle üreticinin kendi ürününü
sattığı pazardır. Toptancı pazarları ise ürünün üreticiden toplayıcılar
tarafından alınıp işleme tesisleri, büyük toptancılar gibi diğer alıcılara
satıldığı pazardır. Toptancı pazarlarından ya da diğer aracılardan alınan
ürünlerin tüketiciye ulaşmasını sağlayan diğer bir deyişle ürünün son tüketici
tarafından satın alındığı süpermarket, bakkal, vb satış yerleri ise perakendeci
pazarını oluşturmaktadır.
Pazarlama kanalları, herhangi bir
ürünün pazarında yeralan üretici ve aracıların yanısıra genel ekonomik yapı
açısından da oldukça önemlidir. Tarım kesiminde faaliyet gösteren üreticiler
genellikle pazarlama imkanları kısıtlı olan küçük işletmelerdir. Pazarlama
kanallarının etkinliği sayesinde bu kısıtlı imkanlar ortadan kalkabilmekte, üreticiler
yerel pazarlar dışındaki pazarlara ve pazar bilgilerine kolaylıkla
ulaşabilmektedir. diğer yandan, ürünler olduğu gibi değil, çeşitli aşamalarda
işlem görerek ve çeşitli aracılar tarafından işlenerek tüketiciye ulaşmaktadır.
Böylece hem ürüne katma değer kazandırılmakta dolayısıyla genel ekonomiye katkı
sağlanmakta hem de tüketiciye ürünler istediği şekilde ulaştırılmaktadır.
Bugünkü global ekonomi koşullarında
aracılar gerek yurtiçi gerekse yurtdışı piyasalarda faaliyet gösterebilirler.
Dolayısıyla pazarlama kanalları da sadece yurtiçi piyasalardaki değil, aynı
zamanda uluslararası piyasalardaki tüketici ya da alıcılara da ürün
sağlayabilecek şekilde yapılandırılabilmelidir. Böylece herhangi bir ürünün
pazar alanı genişletilerek pazarlama imkanları da artırılabilir.
Tarımsal pazarlama kavramı;
üreticinin hangi miktar ve kalitede ürün üreteceği ile başlayıp, ürünün pazara
hazırlanması, standardizasyonu, depolama, nakliyat ve nihayetinde tüketiciye
kadar süreçteki faaliyetlerin tümünü kapsamaktadır.
Pazarlama sistemi ürünün yapısına
göre farklılık göstermekte olup; yaş meyve ve sebze ile canlı hayvanda
genellikle kamu dışı pazarlama organizasyonları geçerli iken, tahıl ürünleri
kamu kuruluşları ve ticaret borsalarında veya fındık, pamuk, ayçiçeği gibi ürünler
kooperatif ve tüccar kanalıyla sistem içinde yarışmaktadırlar. Ürünün
yapısından dolayı, kimi ürünlerin tamamı bir sistem içinde yer alabilirken,
kimi ürünler sistem içinde birçok pazarlama kanalı içinde yer alabilmektedir.
Uzun bir girizgahtan sonra yaş meyve
ve sebzenin pazarlama kanalları içinde aktif rolü bulunan Toptancı Halleri
konusuna bakmak gerekmektedir.
TOPTANCI HALLERİ
Ülkemizde yaş meyve ve sebze
pazarlaması , ilk defa 12 Eylül 1960 tarih ve 80 sayılı Toptancı Halleri Sureti
İdaresi Hakkında Kanun ile düzenlenmiştir. Bu yasa zaman içinde gelişen pazar
koşullarına yanıt verememesi üzerine, 27 Haziran 1995 tarihli 552 sayılı Yaş
Meyve Ve Sebze Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında kanun
hükmünde kararname ile değiştirilerek yürürlüğe girmiştir. Bu yasada açığa
çıkan bazı noksanlıklar nedeniyle de, 11 Haziran 1998 tarih ve 4367 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile 552 sayılı kanunun bazı maddeleri
değiştirilmiştir. 4367 sayılı yasanın asıl amacı, yaş meyve ve sebzeyi kayıt
altına almak olduğundan tüm yaş sebze ve meyvenin halden geçirilme zorunluluğu
getirilmiştir.
Yaş meyve ve sebzenin belediye
sınırları veya mücavir alanlar içerisinde, perakende satışının yapılabilmesi
için mutlaka toptancı hallerinden satın alındığının belgelenmesi gerekmektedir.
Bu şekilde ürünün hale girmeden, halden çıkarma işleminin yapılması önlenerek,
yaş meyve ve sebze ticaretinin kayıt altına alınması hedeflenmiştir.
Başta da belirttiğimiz gibi, Toptancı
Hal Yasası veya diğer adıyla 552 sayılı KHK’ nın bir amacı vardır: Yaş sebze ve meyve ticaretinin kalite, standart ve
sağlık kurallarına uygun olarak serbest rekabet sistemi içerisinde yapılmasını
sağlamak, üretici ve tüketiciler ile yaş sebze ve meyve ticaretini meslek
edinenlerin çıkarlarını dengeli ve eşit şekilde korumak ve toptancı hallerini
modern ve çağdaş bir alt yapı sistemine kavuşturmak. İlgili KHK’ nın diğer tüm
maddeleri bu amaç çerçevesine ve esasına dayandırılmıştır.
Bundan başka, 552 sayılı KHK’ nın emredici
hususları dikkate alınarak;
a) Toptancı Hallerinin Kuruluş Esasları
Hakkında Yönetmelik,
b) Toptancı Hallerin Yönetim ve İşleyişi
Hakkında Yönetmelik,
c) Yaş Sebze ve Meyve Üretici
Birliklerinin Tabi Olduğu Esasları Hakkında Yönetmelik,
d) Toptancı Hal Hakem Kurulları
Yönetmeliği,
e) Hal Zabıtası Teşkilatı Personelinin
Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik,
çıkarılmıştır.
3 Ekim 1996 Tarih ve 22776 Sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan Toptancı
Hallerinin Kuruluş Esasları Hakkında Yönetmelik, Belediyeler ile diğer gerçek
ve tüzel kişiler tarafından kurulacak olan toptancı hallerinin kuruluşuna
ilişkin usul ve esasları belirleyerek, herhangi bir toptancı hâl kuruluşunun
kuruluş prosederünü (kurucularda aranacak şartlar, başvuru için gerekli
belgeler, yapılan teknik inceleme, faaliyet izni vb ) açıklayarak, toptancı
hâllerinin kuruluşlarını belirli bir standarta kavuşturma gayretine girmiştir.
Nitekim, bu Yönetmelik içerisine yerleştirilen yaş meyve ve sebze toptancı
halleri tip proje esaslarının bu prosedürde önemli bir yeri bulunması,
bahsedilen “ gayret” in önemli bir göstergesidir.
Tip Proje Esasları, toptancı hallerini büyüklüklerine göre; büyük orta ve
küçük olarak üç gruba, hizmet amaçlarına göre; merkez tüketim, transit ve ortak
amaçlı olarak üç sınıfa ayırmıştır. Bu ayırımın nedeni her grupta ve sınıfta
aranılan hizmet tesislerinin farklı farklı olmasıdır.
Tip proje esasları, toptancı hallerinin şehrin trafihi yoğun merkez ve
kavşaklardan uzakta olmasını, şehre giren ve şehirden çıkan bir ana karayolu
veya su yolu kenarında veya demirlyolu güzergahında kurulması gerektiğini, kuru
ve iyi drene edilmiş bir alanda tesis edilmiş olması gerektiğini, su
baskınlarına maruz kalmayacak şekilde alt yapı tesislerinin tamamlanmış olması
gerektiğini, pis koku ve duman saçan sanayi bölgelerinden, yoğun yerleşim
merkezlerinden, şehirlerin kanalizasyon boşaltan akarsulardan, çöp yığınak alanlarından
veya tozlu yerlerden uzakta bulunması gerektiğini, hâl tesislerinin ürün
getiren ve götüren araçların kolay manevra yapabilecekleri kadar genişlikte
olması gerektiğini vurgulamıştır.
Ülkemizde mevcut bulunan toptancı hallerinin çoğunun yukarıdaki belirlenen
esaslardan ne kadar uzakta olduğu aşikardır. Bunun nedenin mevcut toptancı
hallerinin çoğunun bu Yönetmelik öncesinde faaliyet göstermesidir. Belediyeler,
toptancı hallerinin yerlerini değiştirme, şehir dışına taşıma yoluna gitmeye
başlamasıyla toptancı halleri belirli bir standarta kavuşmaya başlamıştır.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı da yeni kurulacak olan toptancı hallerinin bu
Yönetmeliğe uygun olması hususunda oldukça hassas bir tutum izlemektedir.
552 sayılı KHK’ nın 19 uncu maddesine göre hazırlanan, 28.12.1997 Tarih ve
23214 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Toptancı Hallerin Yönetim ve İşleyişi
Hakkında Yönetmeliği toptancı hallerinin yönetimi ve işleyişi ile ilgili usul
ve esasları belirlemiştir. Bu yönetmelikte hal müdürünün niteliklerinden hal
müdürlüklerinde bulunması gerekli birimlere, toptancı hal bünyesinde faaliyet
gösteren komisyoncuların tutması gerekli olan defterlerden yeni bir oluşumu
getiren hal zabıtası kavramına kadar çoğu düzenlemeyi getirmiştir.
Hal müdürlülüğü teşkilatı dışında
ama ondan daha etkili olan hal hakem kurulu toptancı hal uygulamalarında ortaya
çıkan anlaşmazlıkların, uyuşmazlıkların çözümünde aktif rol oynayan etkili bir
kuruldur. Başkanlığını sanayi ve ticaret il müdürlüğünün yaptığı bu kurul
çeşitli kurum ve kuruluşların temsilcileriyle iştirak ettiği 6 kişilik,
yönetişim kavramının ilk uygulandığı bir kuruldur.
TOPTANCI HALLERİ İLE İLGİLİ SORUNLAR
VE ÇÖZÜMLER
Yasa ile
Toptancı Hallerin mal sahibi, işletme yetki ve sorumluluğu kendisine verilen
belediyeler, yetkilerini son noktasına kadar kullanırken, sorumluluklarını
yerine getirememektedir. Kantarlardan giriş ücreti, ürünlerden rüsum,
dükkanlardan\tahsis ücreti ve isgaliye adı altında çeşitli paralar tahsil
edilmekte iken, hizmetler gereği gibi yerine getirilmemektedir. Bu nedenle,
belirtilen gelirlerin % 10’ unun. hal ihtiyaçlarında kullanılmak üzere bir
fonda toplanılması Kanuna konularak bu fonun başka bir yerde kullanılmamasını
güvence altına almasına rağmen,hiçbir belediye bu fonları Toptancı Hal ihtiyaçları
için kullanmamaktadır. Toptancı haller için önemli olan özel güvenlik sorunları
dahi halledilememiştir. İnsanların can güvenliğinden, ürünlerin sağlık
koşullarına uygunluğuna kadar, hallerin genel temizliğinden genel düzenine
kadar Belediyeler yeterli hizmet sunamamaktadır.
Halen faal
durumdaki toptancı hallerde tasnif, ambalajlama ve soğuk hava depoları
kurulamamıştır.
Ulusal
toptancı haller arasında işbirliği ve iletişim kurulamamıştır. Hallerdeki
bilgisayar donanım eksikliği giderilememiştir.
Büyük Şehir
Toptancı Hallerinde kalıntı analiz laboratuarlarının kurulması ve bu ürünlerin
analizlerinin yapılmasından sonra tüketime sunulması hususu Kanun’un yürürlüğe
girmesinden bu yana gerçekleştirilememiştir.
Toptancı
Hallerin Yönetim ve İşleyişi Hakkında Yönetmelik’te yer alan Malların Ambalaj
ve Teşhir Düzenine İlişkin Esaslara ilişkin yaptırımlar tam anlamıyla
uygulanamamakta, Yönetmelikte belirtilen Hal Denetim, Mal Tespit, Kontrol ve
İstatistik Birimleri ye hiç oluşturulamamıştır ye da etkin bir şekilde görev
yapamamaktadır.
Toptancı
Haller dışından gelen ürünler, sağlıklı fiyat oluşumunu bozmakta, pek açık
görünmese de üreticinin de tüketicinin de zararına sebep olmaktadır. Bunu da
daha çok ilkel bir sistem ile şehirlerin dört bir tarafından mal getiren ve
tamamen kayıt dışı çalışan depocular ve bir kısım pazarcılar ve büyük marketler
yapmaktadır.
Üretici
Birliklerinin oluşturulamaması, ticarette tarafların (üretici, tüketici vs.)
çıkarlarının dengeli olarak korunamamasına yol açmıştır.
4367 sayılı
Kanunda; gerçek ve tüzel kişilerin de Hal kurabilecekleri ve
işletebileceklerine dair hüküm bulunmasına rağmen, geçen süre zarfında Özel
Haller kurulamamıştır.
Kanunda, Hal
Müdürlerinin Ziraat, Ekonomi, Tarım Ekonomisi, Gıda Mühendisliği, İşletme ve
Pazarlama konularından birinde lisans eğitimi almış olması gerektiği
belirtilmiş olmasına rağmen, bu uygulamamanın büyük şehir Toptancı Hallerinde
dahi gerçekleşmediği müşahede edilmiştir.
Bu
sorunların çözümüne yönelik olmak üzere Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde
552 sayılı KHK ve Toptancı Hal Mevzuatının değiştirilmesine yönelik
çalışmaların yürütülmesi amacıyla bir komisyon kurulmuştur. İlgili komisyon
sektörün temsilcileri ile toplantılar yapmış, görüşlerini almış olup hali
hazırda süreduran bir yasa taslağı üzerinde çalışmaktadır. Söz konusu yasa
taslağı 1 Kasım 2006 tarihinden itibaren Bakanlık web sayfası üzerinden
yayımlanmaya başlayarak kurumların görüşüne açılmıştır.
Yasa
taslağında kısaca;
- Bundan
sonra toptancı hal kuruluşunda en az ilçe düzeyi benimsenmesi, birbirine yakın
olarak kurulmuş toptancı hallerinin bir merkezde toplanmasını sağlayacak
düzenlemelere yer verilmesi,
- 552 sayılı
KHK ile Belediye Kanunu’nda yer alan Toptancı Halin Kuruluşuna izin verme
yetkilerinin açıklığa kavuşturulması amaçlanmış Belediye Kanunuyla,
belediyelere verilmiş bulunan hal kuruluş izini yetkisi yeniden Sanayi ve
Ticaret Bakanlığına aktarılmış belediyelerin yanında, il özel idarelerinin,
mahalli idare birliklerinin, üretici birliklerinin ve sermaye şirketlerinin hal
kurabileceği hususunun düzenlenmesi, yap-işlet modeline de yer verilmesi,
- Hal
Yönetimi ile ilgili yapılanma yeniden ele alınarak özel sektör ve bürokrasiyi
aynı potada eritilecek yeni bir yönetsel yapının oluşturulması,
- Toptancı Halleri
arasında elektronik ağ ortamı kurularak toptancı hallerde oluşan fiyatların
aynı merkeze iletilmesinin sağlanmasına yönelik düzenlemelere imkan tanınması,
- Üretici organizasyonlarının (üretici
birlikleri, TSKB, bu konuda faaliyet gösteren diğer kooperatifler) hallerde ve
yaş meyve ve sebze sektöründe etkin çalışabilmelerine olanak sağlanması hedeflenmiş, 5200 sayılı Tarımsal Üretici Birlikleri
Kanunu ile 552 sayılı KHK’den kaynaklanan üretici birliği tanımı farklılığı,
yapılan düzenlemeyle giderilmiş ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu, 5200
sayılı Tarımsal Üretici Birlikleri Kanunu, 4572 sayılı Tarım Satış
Kooperatifleri ve Birlikleri Hakkında Kanun, 1561 sayılı Tarım Kredi
Kooperatifleri Kanununa göre kurulan kooperatifler ve üst birlikleri üretici birliği
olarak kabul edilmiştir.
- Her yere
değil belirli il ve ilçelere (üretim bölgesi çıkışlarına) kontrol ve denetim
noktası konulmasına, denetimlerin 24 saate çıkarılması,
- Üretici
birliklerinin tanımı tarımsal üretici birlikleri kanunu doğrultusunda yeniden
yapılarak karmaşıklığın ortadan kaldırılması,
- Ayrıca,
toptancı hal tanımı da değiştirilerek bu tanıma işlenmiş tarım ürünleri, et ve
balık ürünleri,süs bitkilerinin de eklenmesi,
- Meyve ve
sebze ticaretinde kayıt dışı faaliyeti önlemek amacıyla; Maliye Bakanlığı
“Vergi Kayıt Sistemi”, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı “Çiftçi Kayıt Sistemi” ile
Bakanlığımız tarafından oluşturulacak “Hal Kayıt Sistemi”nin online olarak
entegrasyonu öngörülmüştür.
- Ayrıca
Küçük hallerin birleştirilmesi amacıyla, il ve ilçe belediyeleri
hariç; iş yeri sayısı 100 den aşağı olan toptancı halleri işleten
belediyelerin ortak tasnif, paketleme, laboratuvar veya soğuk hava deposu
kurmak üzere toptancı hallerinin iki yıl içerisinde tek yönetim altında
birleştirmesi gibi düzenlemeler de yapılmıştır.
Kurumların
görüşlerinin gelmesinden sonra yasa taslağına son şekli verilerek TBMM’ ye
sunulacaktır*.
SEMT PAZAR(LAR)I OLGUSU
“Semt pazarı” denince aklınıza ne geliyor. Ben eminimki burada
bulunanların çoğunun aklına özensizlik, düzensizlik, yoksulluk, ucuzluk,
bağırış, çığırış vs gibi kelimeler gelmektedir. Ancak bunlardan daha ziyade
semt pazarı kavramı öncelikle kentsel dokunun görsel mekanizması olmaktan
ziyade ürüne ulaşım, rekabet, tüketiciye ulaşım gibi kavramlar getirmelidir.
Semt pazarlarında piyasa oluşumları gerçekleşir, küçük pazarlarda ise küçük
üreticiler tüketiciyle aracısız buluşma imkanı bulur. Bugün pazar yerlerinin çoğu
pazarcıların denetimsiz ve ölçüsüz uygulamaları nedeniyle bir çok insanın
gitmek istemediği mekanlar olmaya başlamıştır. Ticari ve ahlaki kuralın ihmal
edildiği pazar yerlerinin disipline edilmesi elbette yerel yönetimlerin görevi
olduğunu sanırım hatırlatmaya gerek yoktur.
Semt pazarı konusu toptancı hal
mevzuatında nasıl düzenlenmektedir. 552 sayılı KHK’ nın kapsam başlıklı 2 inci
maddesi “Bu Kanun Hükmünde Kararname, yaş sebze ve meyvelerin her ne şekilde
olursa olsun alımı, satımı ve devri ile toptancı halleri ve pazar yerlerinin
kuruluş, işleyiş, yönetim ve denetimlerine ilişkin esasları ve Bakanlıklarla
belediyelerin bu konularla ilgili görev ve yetkilerini kapsar.” Hükmüne yer
vererek pazar yerlerinin de düzenlendiği ilan etmiştir.
Kararnamenin 3 üncü maddesinde semt pazarı; Her türlü yaş
sebze ve meyvelerin üretici olmayanlar tarafından perakende satışının yapıldığı
yer olarak tanımlanmıştır.
13 üncü
maddede ise Semt Pazarları başlığı altında Belediyelerin, semt pazarlarında
malların sağlık kurallarına uygun olarak satışa sunulmasını sağlayıcı satış
yeri, çevre ve alt yapı gibi düzenlemeleri yapmakla ve tüketicinin korunmasına
yönelik tedbirleri almakla görevli olduklarını hüküm altına almıştır.
SEMT PAZARLARI İLE İLGİLİ SORUNLAR VE
ÇÖZÜMLER
Semt
pazarları ile ilgili önemli sorunları sıralamak gerekirse ;
Bir çok ilde
kurulan semt pazarı sayısı haddinden fazladır. Bir günde kentin değişik
yerlerinde birbirine yakın olarak kurulan semt pazarları gerek sağlık tuzağı
olmakta ve gerekse belediyenin yetersiz personeli nedeniyle denetlenemektedir.
İkinci husus
Pazar yerlerinin kurulma yerleri ile ilgilidir. Gelişigüzel kurulan Pazar
yerleri sokakları işgal etmekte, yaşamsal öneme sahip birimlerin araçlarının o
sokaklara girmesini engellemektedir.
Sokak
aralarına kurulan pazar yerlerinde oluşan toz veya çamur tüketicinin sağlığını tehdit edecek boyutta
gıda maddelerini etkilemektedir. Pazar kurulan sokaklarda kanalizasyon veya
yağmur suyu direnaj kanalları da olmadığı için özellikle kış aylarında yağmurun
oluşturduğu çamur ve su birikintileri sadece alış-verişi zorlaştırmakla
kalmayıp sağlığımızı da tehdit edecek boyutlara ulaşmaktadır. Bu tür sorunların
yok edileceği beklentisi ile yapılmış olan kapalı sabit semt pazarlarında da ne
yazık ki ya kanalizasyon sistemi olmadığı, ya da varsa bile yeteri kadar
ilgilenilip bakımları yapılmadığından tıkandığı ve kullanılamaz hale geldiği
için kış aylarında su baskınları yaşandığından gıda maddeleri sağlıksız
koşullarda tüketicilere sunulmaktadır.
Sokak
aralarına kurulan semt pazarlarında tuvalet ve içme-kullanma suyu
bulunmamaktadır. Satıcılar bu nedenle hijyen koşullarına uymadıklarından, gıda
maddelerinin tüketiciye ulaştırılmasında önemli bir sağlık sorunu daha
yaşanmaktadır. Diğer taraftan, gerek satıcı gerekse pazardaki tüketicilerin
tuvalet olarak açık alanları veya apartman altlarını kullanmak zorunda kalmaları,
hem pazar yerleri hem de çevre açısından önemli bir kirlilik ve sağlık sorunu
yaratmaktadır. Özellikle açık gıda ürünü
satanların ellerini dahi yıkayacak olanaktan yoksun olmaları, sağlık ve
temizlik alanındaki sorunları daha da ürkütücü boyuta taşımaktadır
Örneğin;
Gelişmiş ülkelerde tekstil boyasının insan sağlığına verdiği zarardan dolayı
renkli iç çamaşırlarının kullanılmaması tartışılırken, Pazar yerlerinde tekstil
ürünleri ve gıda maddeleri yan yana satışa sunulmakta ve tekstil ürünlerindeki
aprelerin gıda maddeleri üzerine yayılmasıyla ciddi sağlık sorunlarına davetiye
çıkartılmaktadır.
Süt ve süt
ürünlerinin semt pazarlarında satış şekli var olan ve bilinen
bütün satış kurallarına aykırıdır. Özellikle bu ürünler belirli önlemler
alınmadığı takdirde çok çabuk bozulacağından tüketici sağlığını ürkütücü
boyutlarda etkilemekte ve telafisi mümkün olmayan sağlık sorunları
yaratmaktadır. Süt ve süt yan ürünleri mutlaka soğuk zincir içerisinde ve bu
konuda eğitilmiş kişiler tarafından satışa sunulmalıdır. Şu anda açıkta, torba
içerisinde, çoğu zaman zeminde, çok sıcak havalarda bile sadece torba içerisine
konulan birkaç parça buz ile bozulması önlenmeye çalışılarak tüketiciye sunulan
bu ürünler sanki birer cinayet aracı gibidir. Süt ve süt yan ürünleri satanlar
önce bu konuda eğitilmeli, sonrada bu satıcıların soğuk zincirde
gerçekleştirilmesi zorunlu kılınmalıdır.
Kentlerimizin
çoğunda ki semt pazarında balık veya beyaz et satışı için özel satış bölümleri
oluşturulmamıştır. Bu gıda maddesinin satışı da mutlaka soğuk zincir içerisinde olmalı ve konusunda
eğitilmiş kişiler tarafından yapılmalıdır. Ayrıca bu tür gıdaların satıldığı
bölümlerde mutlaka pissu gider tesisatı olmalıdır. Bu ürünler çoğu zaman
şoklanmış olarak muhafaza edildikleri için şoktan çıkartılarak tezgahta satışa
sunulan beyaz et ve balıkların üzerinde mutlaka bir uyarı bulundurulmalıdır.
Aksi takdirde şoktan çıkartılarak satışa sunulan bu ürünler tüketici tarafından
taze gıda gibi tüketileceğinden ciddi sağlık sorunları yaşanacaktır. Son
zamanlarda, nerede ve nasıl üretildiği bilinmeyen ve içerdiği maddeler
konusunda hiçbir açıklayıcı etiket taşımayan kırmızı et ürünü salam ve
sosislerde pazar yerlerinde soğuk zincir kuralına uyulmadan satılmaktadır.
Satışa
sunulan bir çok ürünün üzerinde satış fiyatının bulundurulmaması, tüketicinin
kıyaslama ve seçme hakkını engellemektedir. Tüketici satın alacağı herhangi bir
gıda maddesi hakkında görerek ve inceleyerek kalitesi veya cinsi konusunda
bilgi edinemeyeceğinden tercihini doğru ve kendi isteği doğrultusunda
yapamamaktadır. Tüketicinin tam ve eksiksiz korunabilmesi için satılan ürünle
ilgili serbestçe ve etki altında kalmadan bütün bilgileri edinebilmesi
gerekmektedir. Ürünün fiyatı bu bilgilerden en önemlisidir. Pazar yerlerindeki
fiyat etiketi denetimleri sıklaştırılmalı ve tavizsiz uygulanmalıdır.
Evrensel
tüketici haklarından en önemlisi tüketicinin bilgilendirilme hakkıdır. Pazar
yerlerinin giriş ve çıkışlarına yerleştirilecek olan büyük boy tabelalarla
tüketici alış veriş sırasındaki yasal hakları konusunda bilgilendirilmeli ve
satıcıların da bu kurallara uyması sağlanmalıdır.
Semt pazarları konusunda çözümler
neler olabilir:
Sokaklarda
kurulan semt pazarlarının sayısı mutlaka azaltılmalı,
kalanlar ise,
a-
sokak
arasında olmayan,
b-
alt
yapısı tamamlanmış,
c-
üstü
kapalı,
d-
standart
yükseklikte tezgahları olan,
e-
tuvalet
ve lavaboları olan,
f-
et-balık
ve süt ürünleri satışında soğuk zincirin tamamlanabilmesi için özel bölümlerde
elektrik olanakları bulunan,
g-
birden
fazla mahalleye aynı gün hizmet verebilecek bir bölgede yer alan sabit semt
pazarları oluşturularak bir araya toplanmalıdır.
süt ve süt
yan ürünleri ile beyaz et ve balık satanlar, üniversite işbirliği ile mutlaka
bir eğitimden geçirilmeli ve sertifikalandırılmalıdırlar. Konusunda eğitim
almayanların bu ürünleri satmalarına izin verilmemelidir.
Pazarcıların
sahip oldukları tezgah ve dükkanların devir işlemleri bir ilke doğrultusunda
sağlanmalı ve devir sonrası satış mutlaka o tezgah ve dükkan için ön görülen
ürünle ilgili olmalıdır. Böylece, pazarın, yoğunlukla bir veya birkaç ürünün
satıldığı yer olması önlenerek ranta değil asıl amacına hizmet etmesi sağlanmış
olacaktır.
Semt
pazarlarında, belli oranda üreticilerinde ürünlerini satabilmelerine olanak
sağlanarak serbest Pazar ekonomisinin ve tüketiciyi korumanın en önemli unsuru
olan haklı ve kontrollü rekabetin yaratılması gerekmektedir
Kapalı sabit
semt pazarlarının giriş ve çıkışlarına yerleştirilecek olan büyük boy
tabelalarla tüketici, alış veriş sırasındaki yasal hakları konusunda ve
pazaryerinde yaşayacağı herhangi bir sorunla ilgili nerelere başvurması
gerektiği konularında bilgilendirilmeli
ve satıcıların da bu kurallara uyması sağlanmalıdır.
gerekmektedir.
ÜRETİCİ ÖRGÜTLENMELERİ VE ÜRETİCİ
BİRLİKLERİ
552 sayılı
KHK’ nın 6’ ncı maddesi üretici birliklerini; Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları
Birliği Kanunu uyarınca kurulmuş ziraat odalarına kayıtlı üreticilerce kurulan
en az 50 ortaklı kooperatifler ve üst kuruluşları olarak tanımlamıştır.
Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının üretici birlikleri konusunda verdiği özel önem çıkarmış
olduğu üretici birlikleri yönetmeliğine yansımıştır. 15.01.1997 tarihli Yaş
Sebze Ve Meyve Üretici Birliklerinin Tabi Olduğu Esaslar Hakkında Yönetmelik’te
de “552 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin uygulanmasında ziraat odalarına
kayıtlı yaş sebze ve meyve üreticisi en az 50 ortak tarafından 24/4/1969
tarihli ve 1163 sayılı Koperatifler Kanunu veya 30/4/1985 tarih ve 3186 sayılı
Tarım Satış Kooperatifleri ve Birliklerinin Kuruluşu Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun hükümlerine göre kurulmuş olan
kooperatifler ile bunların oluşturdukları üst kuruluşlar üretici birlikleri
olarak adlandırılır.” Şeklinde hüküm yer almıştır.
552 sayılı
KHK üretici birliklerine yaş Sebze ve
Meyve Toptancı Hallerinde öncelikli yer tahsisi, toptancı hal dışında toptan
mal alım ve satımı hakkı gibi bir takım imtiyazlar vermiştir. Şartları yerine
getiren ortaklıklara üretici birliği belgesi ilgili Bakanlık tarafından verilmektedir.
06.07.2004
tarih ve 5200 sayılı Tarımsal Üretici Birlikleri Kanunu’ nun 4 üncü maddesinde
“Birlikler; ürün veya ürün grubu bazında faaliyet gösteren ve tüzüklerinde
belirlenen miktardaki tarımsal üretimi bu kuruluşlar aracılığıyla pazarlamayı
taahhüt eden, en az onaltı tarım üreticisinin bir araya gelmesiyle, asgarî ilçe
düzeyinde kurulur. Birliğin toplam üretim kapasitesinin ürün bazında, Bakanlık
tarafından yönetmelikle belirlenecek asgarî düzeyin altında olmaması gerekir”
tanımlamasına gidilmiştir. Bu şekildeki üretici birliklerinin tüzel
kişiliklerinin Tarım Bakanlığına yapılacak başvuru sonucunda oluşacağı
belirtilmiştir
Böylelikle,
Tarımsal Üretici Birliklerinin birlik statüsü olabilme yetkileri Tarım
Bakanlığının onayına bağlanmış aynı zamanda da 552 sayılı KHK’da zikredilen 50
üretici kavramı bu Kanunla 16’ya düşürülmüştür.
ÜRETİCİ ÖRGÜTLENMELERİ İLE İLGİLİ
SORUNLAR VE ÇÖZÜMLER
Üretici
örgütleri denilince sadece üretici birliği akla gelmemelidir. Üretici örgütleri
üretici birliklerinin içinde yer alan, belirli bir ürünü hedefleyen
örgütlerdir. Örneğin. Meyve üreticileri birliği içinde elma üreticileri,
narenciye üreticileri, kayısı üreticileri gibi üretici örgütlenmeleri
bulunmaktadır. Ancak ülkemizde bu denli
üreticilerin ayrı ayrı konularda örgütlenmiş örgütleri bulunmamakta,
üretici birliği şeklinde örgütlenmeler oluşmuştur.
Üretici
birlikleri konusundaki en büyük sıkıntı; üreticilerin bilinçlenme konusundaki
yetersizlikleridir. Örgütlenme bilincinin çok zayıf olduğu ülkede bu zayıflık
üretici birliği kurma girişimlerine de yansımaktadır.
Üreticilerinin
örgütlenememesinin yaş sebze ve meyve ticaretine etkisi, ürün fiyatlarının
dalgalanmaya bırakılması, fiyatların kontrol edilememesi, ürünlerin belirli bir
düzenek içinde satılmasına olanak sağlamaması şeklinde vurgulanabilecek şekilde
olmaktadır.
Bundan dolayı
Tarım ve gıda sektörünün rasyonalizasyonu sürecinde üreticilerin eğitim ve
örgütlenme düzeyinin yükseltilerek, kolektif etkinliğinin artırılmasına önem
verilmeli, Üreticilerin örgütlenme ve bilgi düzeyleri yükseltilerek;
verimliliğin artırılması, teknoloji düzeyinin ve Ar-Ge kapasitenin
geliştirilmesi, ürün kalitesinin iyileştirilmesi, standartlara uyum sağlanması,
üretimin pazara yönlendirilmesi, yöresel ürünlerin tespit edilerek kayıt altına
alınması ve markalaştırılmasına yönelik bilgilendirme, tedarik ve pazarlama
imkanlarının geliştirilmesi, ilgili kesimler arasında bilgi paylaşımının
etkinleştirilmesi, girişimcilik kültürünün yaygınlaştırılması sağlanmalıdır. Bu
bağlamda ziraat odalarının aktif rol üstlenmesi gerekmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder