19 Temmuz 2018 Perşembe

MAKİNALARIN YÜKSELİŞİ

Kaleme alınma Tarihi: Haziran 2013
İnsan-makine ilişkinin sorgulanışı, makinenin mi insanın yoksa insanın mı makinenin emrinde olduğu tartışmaları popülerliğini hep korumuştur. Tartışmalarda makineyi insanın ürettiği, insanın emrinde bir alet olduğu, insanın ihtiyaçlarını karşılamak için vazgeçilmez, yadsınamaz olduğu görüşlerinin yanı sıra ürettiği aletin kölesi haline getirilen insanın kendi benliğini kaybettiği, makinenin emirleri doğrultusunda yaşamının çerçevesini çizdiği görüşleri tartışmaların odak noktasında ki ana fikirlerdir. Gerçekten de, makineye bağımlı insan yaşamının kendi benliği dışında çerçevelendirildiği açıktır. Çalışma şartlarının düzenlenmesinden günlük yaşamımızdaki en basit bir işlerin bile saatsel disipline edildiği bir dünyada yaşamaktayız. Makinelerin gücü öylesine yükseldi ki, ünlü Terminatör filmlerinin sonuncusu Terminatör-3:Makinelerin Yükselişi filmi, Makinelerin insanın yazgısını kontrol ettiği ana fikri üzerine kurulmuş ve bunu önlemenin tek yolu makineden daha korkunç olmaya bağlanmıştır.

Bİr sanayi dalıyla ilgili üretim yöntemlerini, kullanılan araç, gereç ve aletleri kapsayan bilgi teknoloji olarak tanımlanmakta, üretimle ilgili bilginin gerçek hayatta kullanılmasını ifade eden tekniklerin bütününü oluşturmaktadır. Markist söylem teknolojiyi; üretimin doğal olgusu olan emeğin nasıl kontrol edileceğinin ve sömürüleceğinin bilgisi olarak tanımlamaktadır.

Yönetim yazınının fordist süreçle başlayan mekanizasyonu aşma çabaları aslında makineleşmenin üretim sürecinde kullanımının tarihini oluşturmaktadır.

Fordist üretim, hareketli montaj hattı sayesinde belirli ürünler için özel olarak hazırlanmış makinelerle, kitle, standart ve fiyat rekabetine dayalı üretimi ifade etmekte, ileri teknik işbölümünün temelini oluşturmaktadır. Fordist modelde üretim sürecinin tüm aşamalarını kapsayacak bir plan esas alınmış, planda katı bir işbölümüne tabi tutulan işçilerin hareketleri verimliliği en üst düzeye çıkaracak biçimde sınırlanmış ve zamanlaması yapılarak en ince ayrıntılarına kadar hesaplanmıştır. İşbölümü ve uzmanlaşma işin niteliksiz ve yarı nitelikli işgücü tarafından yapılmasına olanak tanımış, nitelikli işgücüne olan bağımlılık azalmıştır.

Fordist sistemde niteliksiz işçi ile makine arasında sabit bir ilişkinin kurulduğu hareketli montaj hattı çıktının standartlaştırılmasına olanak tanımıştır. Böylelikle kitle üretiminin teknik olarak şartları hazırlanmıştır. Kurulan organizasyon yapısı ile karar alma üretim sürecinin dışına taşınarak işçinin insiyatifi elinden alınmıştır.

İşçinin işten ve karar alma sürecinden koparılması yüksek ücretle telafi edilmeye çalışılmış ise de iş motivasyonunun azalması engellenememiş, işe yabancılaşma kendini göstermiştir.

Taylor’dan başlayarak yönetim yazınında sürekli olarak iş gücünün daha etkin bir hale getirilmesi için öneriler ortaya konulmuş, işçiye ‘daha iyi ne/nasıl yaptırılabilir’ sorusunun cevabı aranırken işgücünün kendisi unutulmuştur, İş gücünün işdışındaki yaşamı yok sayılmıştır.

İşçilerin, kabiliyetleri ölçüsünde, bir işi en hızlı ve en verimli bir şekilde yapabilecek seviyeye ulaştırılması için geliştirilip eğitilmesi, hem çalışanların hem de yönetimin en önemli hedefi olarak kabul edilerek, bir işin en verimli nasıl yapılacağının bulunması ve işçilerin işi bu yolla yapmalarını sağlayabilmek için eğitilmeleri, verimliliği arttırmak için standart iş usullerinin geliştirilmesi; standart iş sürelerinin belirlenmesi, alet ve techizatın geliştirilmesi ve standartlaştırılması vb. gibi önlemlerin alınması gerektiğine inanılmıştır.

Fordist sistemin içinde barındırdığı iki temel paradoks onun mekanizasyonu aşma çabalarının çıkmazı olarak açıklanabilmektedir. Fordist üretim sisteminin en önemli özelliği olan yığın üretim, üretim miktarının talep edilmesini zorunlu kılmaktadır. Üretilenlerin talebe dönüştürülmesi sürecinin kesintiye uğradığı yıllarda zaten fordist sürecin sonuna gelinmiş, ekonomik krizler başlamıştır. Ford fabrikasında üretilen her otomobilin talebinin yaratılması ve böyle bir döngü, fordist sistemi idame ettirmiştir. Üretimin talebe dönüştürülmesi fordist sistemin ilk paradoksu olarak nitelendirilmektedir. İkinci paradoks ise kullanılan montaj hattı sistemi ile ilgilidir. Çünkü, montaj hattı sabit yatırımlar arasında devamlı yenileştirilebilinecek kadar ucuz bir yatırım olmadığı için, bu yatırım giderini karşılamak ve kara geçebilmek amacıyla uzun yıllar aynı ürünün üretilmesi ve her defasında da yeni tüketicilerin bulunmasını gerekli kılmaktaydı. Böylelikle ürünün fiyatı sürekli düşürülmek suretiyle gelir dağılımının her gurubunda yer alan insanlara ulaşma, aynı zamanda da tüketimi canlı tutma hedefi bulunmaktaydı.

1970'li yıllardan başlayarak tüketici piyasalarının yeniden yapılanması, çok uluslu işletmelerin iyice yayılması, yaşanan petrol krizleri Fordist üretim anlayışını ve Keynezyen politikaları negatif yönde etkilemekte ve ülkeleri dönüşüme zorlamaktaydı. Üretimde esnek uzmanlaşmaya geçilmekte, ekonomide Keynezyen yönetimden neo-liberal politikalara dönülmekte ve Devletin ekonomiye müdahalesi özelleştirme ve deregülasyon politikaları ile sınırlandırılmaktaydı,

1970’li yıllarla birlikte yüksek oranlarda ki kâr artışları ve bununla ilintili olarak düşük kalan maliyetlerin ortaya çıkardığı fordist paradigma, kitlesel tüketimin belirli bir doyungunluğa ulaşması, fordist üretim sisteminin daha çok yaygın olarak uygulandığı gelişmiş kapitalist ülkelerde kitlesel üretimin iç ve dış pazarlarda meydana gelen ani talep değişikliklerine yanıt verememesi, üretimin aşırı sıradanlaşması ve standartlaşması bir çeşit refah devleti uygulamaları nedeniyle ciddi bir kriz sürecine girmiştir ve yeni arayışlara sevketmiş bu ise post-fordist dönemi ortaya çıkarmış, üretim süreçlerinde kullanılan teknoloji ve iş gücü niteliğinde değişimler yaşanmaya başlanmış ortaya ‘esnek üretim’ adı verilen bir üretim modelini ortaya çıkarmış, işletmelerin kullanacakları işgücü miktarını ve niteliğini belirleyebilme yetkisinin serbestleştirilmesi, işgücünün esnek kullanımı ortaya çıkarılarak ‘daha fazla kar elde etme güdüsü’ kendini göstermiştir.

İş gücünün işyerindeki verimliliği arttırarak üretimde karlılık kabiliyetini yükseltme çabaları işçiye bağlı yeni yönetim tekniklerini ortaya çıkarmıştır. Örneğin, her işçiye yaptığı işin kalitesinden sorumluluğu yüklemlenirken, işçinin işyerindeki varlığını sorgulayan kalite çemberleri altında guruplar oluşturmasına ve işyerine daha fazla nasıl katkıda bulunabileceğini bulmasına olanak sağlayan yöntemler geliştirilmiştir.

Yukarıda belirtilen her üç öğe, sermaye sahibikarını arttırma, üretilen mamulun kalitesini çoğaltma, işçinin verimliliğini maximum düzeye çıkarmak için idealdirler. Ancak, meselenin işçi açısından görünümü dana farklıdır. Çünkü, sürekli kalite kontrol, tam zamanında üretimi sağlama, verimlilik hırsının gerçekleştirilebilmesi tamamen üretim sürecinde rol alan işçinin fedakarlığına dayanmakta, iş yoğunluğu ve ağır çalışma şartları gibi temellere oturmaktadır böylelikle karşımıza fordist rejimdeki makineleştirilmiş insan görüntüsünden farklı bir tablo çıkmamaktadır.

1950-60’lı yıllarda hakim olan Fordist paradigma; üretim sürecinin mekanizasyonu ile emeğin itaati ve bölünmesini artırma yolunda bir sistem öngörmekte ve makineleşme, standartlaşma, uzmanlaşma, makineye bağımlı işçinin ve işin ön plana çıktığı, yapılan işin makinenin ritmine göre belirlendiği temelinde biçimlenmekte iken, 1970’li ve 1980’li yıllarda yeni teknolojilerin üretim süreçlerine yönelik getirdiği köklü değişiklikler, üretimde ve istihdamda belirgin esnekleşmelere yol açmıştır. Emek süreci, yarı özerk çalışma grupları, kalite çemberleri ve iş genişletme gibi işin yeniden düzenlenmesine yönelik faaliyetlerle biçimlenmeye başlanmış, yeni düzenlemelerle işçinin işini benimsemesi ve hoşnutluk düzeyi bir miktar artırılsa da denetim ve kontrol, biçim değiştirerek yine sermayede kalmıştır.

Geçmişte, emek gücünün vasıfsızlaştırılmasına ve ucuz emek kullanımına dayalı bir fordist sistem var iken, teknolojinin ilerlemesi, makineleşmenin daha da profesyonelleşmesi vasıflı işçi yerine mikroelektronik kontrolü getirmiş, üretimde parçaları bütünleme işini kolaylaştırıp, uyumlu işlemlere dönüştürerek vasıflı işgücü gereksinimini azaltmıştır. Yani değişen bir şey aslında yoktur. 

Hiç yorum yok: