19 Temmuz 2018 Perşembe

MARC ABELES’ İN “DEVLETİN ANTROPOLOJİSİ” ADLI ESERİNİN ANALİZİ

Not: Çalışma Tarihi Haziran 2003

Felsefe ile antropoloji arasındaki çatışmaya işaret ederek, diğer etnolog ve antropologların aksine toplumların incelenmesinde karşılaşılan sorunları temel alarak tasarlamak fikrinin daha ilginç olduğu görüşünü savunmaktadır. Antropolojinin, Etnolojinin de etkisiyle, çalışma alanı olarak "devletin kökeni”ni belirlemesi ve bu döneme devletli-devletsiz toplumlar odaklanmasını eleştirmekte, siyasal antropolojinin gelişimini belirleyen şeyin devlet takıntısı olduğunu belirtmiş, bu bilim dalı açısından, devletli/-devletsiz toplum ayrımının kaçınılmaz olmadığını vurgulamaktadır.  siyasetin her toplum için söz konusu ve evrensel bir nitelik taşıdığını dile getirmektedir.
Siyasal antropoloji devleti düşünmemize ne derece yardımcı olabilir sorusunun cevaplandırılmasında evans-pritchard, fortes, kuper, richards gibi düşünürlerin fikirlerinden faydalanmıştır.
Siyaset felsefesi ve antropolojinin takıntı derecede ilgi duyduğu konuların başında devlet olgusu gelmektedir. siyasasal antropolojinin ana temalarından birinin devletin kökeni ve devletli-devletsiz toplumları ayırmaya yarayan kıstaslar olduğunu belirtmiştir.
Siyasal antropolojinin kökenini Sir Henry James Summer Maine ve Lewis Henry Morgan’ ın iki eserinde arayan Abeles şu şekilde bir özetleme yapmıştır.

Siyasal Antropoloji
Sir Henry James Summer
Eski Yasa adlı eseri  (ancient law)
Lewis Henry Morgan
eski toplum eseri (ancient society)
-                  Yer ve zaman olarak birbirinden uzak sistemler arasında karşılaştırma yapmaktan kaçınmayarak eski toplumların hukuksal kavramlarını karşılaştırmakla yetinmektedir.
-                  İnsan toplumlarını sırayla iki büyük siyasi örgütlenme etkiler: kan bağı ve toprak birliği yaklaşımı
-                  Modern toplumsal örgütlenme,  toprakla çizilen bir çerçeve siyasi sistemin temeli olan akrabalık bağının yerine geçtiğinde ortaya çıkmıştır.
-                  Bireyselciliğin daha önceki siyasal ve toplumsal bağlardan türediğini savunmuştur.
-                  İlk veri siyasettir ve hukuk insan gruplarının türev bir ürünü olarak değerlendirilmektedir.
-                  Gen (ilkel bir toplumda temel toplumsal birimleri oluşturan kandaş gruplar) siyasal bir kosmostur ve katıksız haliyle yönetimin özünü oluşturmaktadır.
-                  En temel grup ailedir ve aynı soydan gelen en yaşlı erkeğe bağlı olan ailelerin birleşmesi gens’ i meydana getirmektedir. Gensten daha büyük kapsam içeren kabilelerin birleşmesi de devleti oluşturur. Bu durum arkaik toplumlarda ortak soydan gelme bağ düşüncesini temel veri olarak ortaya çıkarmaktadır.

İnsanlığın başlangıcından günümüze kadar geçen farklı aşamaları çizme kaygısı taşımıştır.
İnsanlığın geçirdiği aşamaları:
-        yabanıllık ( avlanma ve yiyecek toplama veya avcılık dönemi de demektedir)
-        barbarlık dönemi ( orman açma ve yakma ile kazanılan alanlarda yapılan çapa tarımı). Bu dönem, basit tarım araçları ile yapılan ilkel bir tarımcılık dönemi
-        uygarlık dönemi: sulama, gübreleme, pulluğun kullanıldığı ileri tarımcılık gelişmesini izleyen karmaşık yapıdaki toplumlardan söz etmiştir ( kentlileşme kültürü deyimi ile örtüşmektedir.
-        Mainenin kan bağı ve toprak birliği yaklaşımı Morganda da yer almaktadır.
-        İhsanlık tarihi iki hükümet sistemi geliştirmiştir: 1. soylar, boylar ve kabililer üzerine kurulu toplumsal örgütlenme 2. toprak ve mülkiyet üzerine kurulu olan siyasi örgütlenme.
-        Morgan arkaik klanın ana soyundan gelmesi gerektiğini söylemiştir.
-        Toplumsal örgütlenmeden siyasal örgütlenmeye geçiş toplumsal dizgelerin gelişmesi sürecinde büyük önem taşımıştır ve toplumsal örgütlenme de anaerkil dizgenin telem oluşturduğunu ve siyasallaşma öncesi toplumların genellikle demokratik nitelik taşıdığını kanıtlamaya çalışmaktadır.

Abelesin çalışmasında Maine ve morganın aile ve devlete dönük yaklaşımlarının yanında doğal hukuk kuramının temel savunucularının da görüşlerine yer vermiştir:
Doğal hukuk okulu, kendinden önceki ilahi kökene dayalı yetke anlayışını yıkarak sivil iktidarın insani bir kurum olduğunu savunmuştur. Bu kurama göre iktidar kaynağını tanrı yerine sözleşmede bulmaktadır ve bu sözleşme insanlar arasındaki bir anlaşmayı ifade eder. Kitabın birinci bölümünde bazı düşünürlerin görüşlerine yer verilmiştir. Bunlardan Clatres; devlete karşı toplum fikrini savunarak arkaik olsun veya olmasın tüm toplumların siyasal olduğu savunu ortaya koymuş, devletsiz toplum olmadığını ancak devlete karşı toplumların olduğunu öne sürmüştür. Lowie ise Hegeli referans alarak  devleti evrensel görmüş, hem komünizmi reddettiği hem de siyasal antropolojinin kimliğini tek bir nesne de –devlette- aradığı için Morgan’a karşı durmuştur. Lowie, devletsiz-devletli toplum ayırımını reddetmiş ve en ilkel toplumlarda bile bazı ortak birincil siyasal özelliklerin- devlet tohumları-mevcut olduğunu söylemiştir.
Klasik temsil kuramın eleştirisinin siyasal antropolojinin çıkışı olduğu belirtilirken bu kuramın doğal durum ile uygar toplum arasında baştan bir ayrılma olduğunu kabul etmektedir.
Doğal hukukçuların tersine, İktidarın ve siyasetin evrensel niteliği ve devlet öncesi toplumlarda da olduğu gerçeğinin tespiti açısından bu tartışmadan faydalanılmaktadır. 
Özetle, Abeles, Antropoloji ile siyaset felsefesi arasındaki mücadelede, Antropolojinin “siyasetin evrenselliğine ve doğal durum öncesindeki varoluşuna” yönelik tespitine katılırken, her ikisinin de “devlet takıntısını” eleştirmekte, Antropolojinin “temsil”i reddetmesini ise kabul etmeyerek, kişisel konumu itibariyle siyaset felsefesinin görüşüne yaklaşmaktadır. 
            “Tasarım Olarak Devlet” başlıklı İkinci bölümde, genel olarak, Abeles’in yaklaşımı ve metodolojisini ortaya koyduğu görülmekte, devletin Marks ve Weber gibi bir tahakküm ve güç ilişkisi etrafında açıklanabileceğini ortaya koymaktadır.
Abeles, bu bölümde iktidar, siyasal sistem, yönetme gibi çeşitli kavramları da göz önünde bulundurarak devlet konusundaki çeşitli yaklaşımları analiz etmeye yoğunlaşmıştır.
Ona göre asıl sorun, modern toplumda güç dengesinin biçimlenmesi sorunudur.
Analizini yaparken hem Marksist hem de Weberyan görüşlere yer vermiştir. Marksist formüllerde aradığını bulamayan yazar gözünü Webere çevirmiş, Weber’in güç bir toplumsal ilişkide kendi iradesini kabul ettirme şansı, tahakküm ise bir emre itaat etmeye hazır kararlı insanlar bulma şansı olarak tanımını devletin içerden incelenmesi gerektiği sonucu ile birleştirmiştir.
Abeles’in Weber’den etkilendiği ikinci nokta: insanların eylemlerini kafalarındaki devlet idealinin yönlendirdiğidir. Antropolojinin merkezinde yer alan devletli-devletsiz toplum ayırımın weberci bakış açısından hiçbir anlam ifade etmediği için bu yaklaşımdan kaçınmıştır.
Weberci bir analizi temel almak suretiyle, devletin kökeni incelemek yerine, tüm insan toplulukları için evrensel olan “siyasal olanı”, “iktidarı”, meşruiyeti”, meşruiyetin sağlayıcısı olarak temsili, temsil ilişkisi içerisinde önemli bir yere sahip ritüel, ayin ve simgelerin dolaşımını önermektedir. ona göre, devletli-devletsiz toplum ayırımı önemli değildir. Devlet içeriden incelenmesi gereklidir. İktidar, temsil meşruiyet gibi konular bu çerçevede ele alınabilir. Sorumlu bir antropolojik yaklaşım: 1- iktidara, erişimine ve uygulanmasına yönelik çıkar 2- üzerinde üstlenilen kimlikler keşisen mekanlar itibarıyla toprak çıkarı 3- kamusal alanı şekillendiren pratiklere ve temsiliyete ilişkin çıkar olmak üzere üç unsuru birleştirmesi gerekir.
Modern siyaset ile antropoloji etkileşiminin yanı sıra çağdaş toplumların ve devletlerin anlaşılmasında bu iki disiplinin birlikteliğine özel önem verilmiştir. Bu noktada Korsika ve yonne örneklerine başvurmuştur.
Abeles’e göre siyasal temsiliyet ile siyasal eylem boyutu birbirinden ayrılmalıdır.
Siyaset: yalnızca iktidara erişim ve bu iktidarın belli bir toprak parçası üzerinde kullanımı ile ilgili değil, bir kamusal alanın inşası, siyasal temsiliyetin sahnelenmesi, yöneten ve yönetilenler arasındaki temsiliyetin simgesel olarak sahnelenmesi ile ilgilidir.
Bu bölümde siyasi temsiliyetin sahnelenme biçimlerini sorgulamıştır Temsil edenler ile edilenler arasındaki mesafeden bahsederken ritüellerin önemini de belirtmiştir. Bir ritüeller bütününün yönetenlerin etrafında büyülü bir çember çizdiği, tam da medyatik kolaylıkların benzersiz bir rahatlıkla imgelerini yakalamaya imkan verdikleri anda yönetenleri ulaşılamaz kıldığı konusu üzerinde durarak siyasal olanın bu modern simgeleştirmelerini daha iyi anlamak için onu çevreleyen ritüelleri önemle incelemenin ilginç olabileceğini vurgulamıştır.
Son bölümde, Abeles’nin, açıkladığı kuramsal çerçeveyi, Fransa örneğinde iki olayda açıkladığı veya değerlendirdiği görülmektedir. Fransa Cumhurbaşkanı özeline  ait iki olayda, siyasi temsiliyetin nasıl sahnelendiği, bu ilişkinin kurgulanmasında önemli olan değer ya da ritüellerin varlığı, temsil edenler ile temsil edilenler arasında ortaya konan mesafe, bir ritüelin bir mesaja dönüşmesi örneklenmektedir.   

Bu bölümde dikkat çeken hususlar; kutsallık fikrini de içeren ritüelin siyasal temsiliyetin sahnelenmesindeki yeri çerçevesinde, laik bir Cumhuriyette de gerçekleşebileceğine ya da var olduğuna işaret edilmesi, modern siyasal iletişim ile geçmişten gelen ilişki biçiminin harmanlanmış bir biçiminin gösterilmiş olmasıdır.   

Hiç yorum yok: