25 Ekim 2018 Perşembe

YAŞ MEYVE VE SEBZENİN PAZARLANMASINDA BELEDİYE TOPTANCI HALLERİ, SEMT PAZARLARI VE ÜRETİCİ ÖRGÜTLERİ



Bu çalışma Mevzuat Dergisi yıl 9 Sayı 108 Ağustos 2006 sayısında yayımlanmıştır


GİRİŞ
Ticarete ilişkin her türlü düzenlemenin  içinde rol  alan aktörlerin belirli bir disiplin altında ve serbest rekabet şartları çerçevesinde hareket etmelerini sağlayacak şekilde konumlandırılmış olan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı kendisine mevzuatın vermiş olduğu yetkilerle bunu gerçekleştirmeye azami gayret sarfetmektedir.
Sözü edilen ve vurgulanan yetkilerden biri de Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ile alakalı olandır. Mevcut 552 sayılı Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin amaç başlıklı 1 inci maddesi yaş sebze ve meyve ticaretinin 3 saç ayağı olan üreticiler, tüketiciler ve ticaret erbabının hak ve menfaatlerini dengeli ve eşit şekilde korumayı ve bu çerçevede düzenleme yapma Bakanlığa görev ve yetki olarak verilmiş, bu görev ve yetki verilirken  sebze ve meyve ticaretinin kalite, standart ve sağlık kurallarına uygun olarak serbest rekabet sistemi içerisinde yapılmasını sağlamak amacı da eklenmiştir.
Bu meyanda, çalışmanın esas konusu yaş meyve ve sebzenin pazarlanması ve bu süreç zarfında mekansal  ve örgütsel aktörler olan toptancı haller, semt pazarları ve üretici örgütleri olduğuna göre çalışmanın içeriğini bu üç aktör üzerinden temellendirmek gerekmektedir.

PAZARLAMA NEDİR?
Yaşamımızın hemen her aşamasına girmiş olan pazarlama, artık mal ve hizmetlerin ötesinde fikirlerin, kişilerin, kurumların, olayların ve mekanların pazarlanmasına kadar genişleyen önemli bir kavram haline gelmiştir.
Peki nedir pazarlama;
Akademik çevreler pazarlama kavramını ;" Bireysel ve kurumsal amaçları tatmin edecek değişimleri sağlamak üzere, ürün, hizmet ve fikirlerin şekillendirilmesi (üretilmesi), fiyatlandırılması, dağıtım ve tutundurulmasını planlama ve uygulama süreci”  olarak tanımlamaktadır.
Anlaşılacağı üzere pazarlama,
- İnsanların gereksinimlerini ve değişimleri yakalamak,
- onlar doğrultusunda ürün ve hizmetler oluşturmak,
- hedef kitleye ulaştırmak
ve bu üç süreç dahilinde süreçler bütünüdür.
O halde pazarlama, üretimden sonra değil, üretimden önce başlayıp üretim sırasında, satış öncesi, satış anı ve satış sonrasında da devam eden bir eylemdir.
Bu cümleden hareketle, Yaş sebze ve meyvenin pazarlanması denilince  akla yaş meyve ve sebzenin tarladan başlayıp soframıza kadarki serüveninde yani üretim-alım-satımda yer alan üretici, tüketici, alıcı, satıcı, aracı olan kavramlar gelmektedir.
Üretilmiş olan ürünler son tüketiciye ulaşıncaya kadar çeşitli yollar izlerler, çeşitli aracılar ile karşılaşırlar ve değişik şekillerde işlenirler. Ürünlerin üretimlerinden itibaren içinden aktıkları ve işleme, depolama, paketleme, elden ele geçme gibi değişik olaylar ile karşılaştıkları bu yollar ve yerler toplu olarak “pazarlama kanalları” olarak adlandırılırlar Tarım kesiminde faaliyet gösteren üreticiler genellikle pazarlama imkanları kısıtlı olan küçük işletmelerdir. Pazarlama kanallarının etkinliği sayesinde bu kısıtlı imkanlar ortadan kalkabilmekte, üreticiler yerel pazarlar dışındaki pazarlara kolaylıkla ulaşabilmektedir. Ülkemizde tarımsal ürünlerin pazarlama sistemi üründen ürüne farklılık göstermektedir. Kamu kuruluşları ve kooperatifler kimi ürünlerin pazarlama kanallarında yer alırken, sistem genellikle özel sektör ağırlıklı işlemektedir. Türkiye’de tarımsal yapıdaki bozukluklar, tarımsal ürünlerin pazarlama organizasyonuna da yansımakta ve genellikle çok sayıda aracının yer aldığı uzun pazarlama kanalları ile pazarlama hizmetlerinin yetersiz yerine getirildiği, yüksek pazarlama marjlarının görüldüğü bir pazarlama sistemi ortaya çıkmaktadır. Ayrıca standardizasyon, ambalajlama, etiketleme, kalite yönetim sistemleri gibi konularda bilgi yetersizliği, yasal altyapı ve uygulamalardan kaynaklanan önemli sorunlar bulunmaktadır. Gelecekte gerek yurtiçi ve gerekse dış pazarlarda rekabet dezavantajı yaratmamak için ilgili tüm kişi, kurum ve kuruluşların ivedilikle ortak çaba göstermeleri gerekmektedir.
Ürünler, pazarlama kanalları içerisinde çeşitli aşamalarda ve pazarlarda farklı işlemler görmektedir. Geleneksel bir pazarlama sisteminde bu aşamalar ya da pazarlar üretici, toptancı ve perakendeci şeklinde üç temel grupta toplanabilir.
Üretici pazarları, ürünün yine üretici tarafından satıldığı, diğer bir deyişle üreticinin kendi ürününü sattığı pazardır. Toptancı pazarları ise ürünün üreticiden toplayıcılar tarafından alınıp işleme tesisleri, büyük toptancılar gibi diğer alıcılara satıldığı pazardır. Toptancı pazarlarından ya da diğer aracılardan alınan ürünlerin tüketiciye ulaşmasını sağlayan diğer bir deyişle ürünün son tüketici tarafından satın alındığı süpermarket, bakkal, vb satış yerleri ise perakendeci pazarını oluşturmaktadır.
Pazarlama kanalları, herhangi bir ürünün pazarında yeralan üretici ve aracıların yanısıra genel ekonomik yapı açısından da oldukça önemlidir. Tarım kesiminde faaliyet gösteren üreticiler genellikle pazarlama imkanları kısıtlı olan küçük işletmelerdir. Pazarlama kanallarının etkinliği sayesinde bu kısıtlı imkanlar ortadan kalkabilmekte, üreticiler yerel pazarlar dışındaki pazarlara ve pazar bilgilerine kolaylıkla ulaşabilmektedir. diğer yandan, ürünler olduğu gibi değil, çeşitli aşamalarda işlem görerek ve çeşitli aracılar tarafından işlenerek tüketiciye ulaşmaktadır. Böylece hem ürüne katma değer kazandırılmakta dolayısıyla genel ekonomiye katkı sağlanmakta hem de tüketiciye ürünler istediği şekilde ulaştırılmaktadır.
Bugünkü global ekonomi koşullarında aracılar gerek yurtiçi gerekse yurtdışı piyasalarda faaliyet gösterebilirler. Dolayısıyla pazarlama kanalları da sadece yurtiçi piyasalardaki değil, aynı zamanda uluslararası piyasalardaki tüketici ya da alıcılara da ürün sağlayabilecek şekilde yapılandırılabilmelidir. Böylece herhangi bir ürünün pazar alanı genişletilerek pazarlama imkanları da artırılabilir.
Tarımsal pazarlama kavramı; üreticinin hangi miktar ve kalitede ürün üreteceği ile başlayıp, ürünün pazara hazırlanması, standardizasyonu, depolama, nakliyat ve nihayetinde tüketiciye kadar süreçteki faaliyetlerin tümünü kapsamaktadır.
Pazarlama sistemi ürünün yapısına göre farklılık göstermekte olup; yaş meyve ve sebze ile canlı hayvanda genellikle kamu dışı pazarlama organizasyonları geçerli iken, tahıl ürünleri kamu kuruluşları ve ticaret borsalarında veya fındık, pamuk, ayçiçeği gibi ürünler kooperatif ve tüccar kanalıyla sistem içinde yarışmaktadırlar. Ürünün yapısından dolayı, kimi ürünlerin tamamı bir sistem içinde yer alabilirken, kimi ürünler sistem içinde birçok pazarlama kanalı içinde yer alabilmektedir.
Uzun bir girizgahtan sonra yaş meyve ve sebzenin pazarlama kanalları içinde aktif rolü bulunan Toptancı Halleri konusuna bakmak gerekmektedir.

TOPTANCI HALLERİ

Ülkemizde yaş meyve ve sebze pazarlaması , ilk defa 12 Eylül 1960 tarih ve 80 sayılı Toptancı Halleri Sureti İdaresi Hakkında Kanun ile düzenlenmiştir. Bu yasa zaman içinde gelişen pazar koşullarına yanıt verememesi üzerine, 27 Haziran 1995 tarihli 552 sayılı Yaş Meyve Ve Sebze Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında kanun hükmünde kararname ile değiştirilerek yürürlüğe girmiştir. Bu yasada açığa çıkan bazı noksanlıklar nedeniyle de, 11 Haziran 1998 tarih ve 4367 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 552 sayılı kanunun bazı maddeleri değiştirilmiştir. 4367 sayılı yasanın asıl amacı, yaş meyve ve sebzeyi kayıt altına almak olduğundan tüm yaş sebze ve meyvenin halden geçirilme zorunluluğu getirilmiştir.
Yaş meyve ve sebzenin belediye sınırları veya mücavir alanlar içerisinde, perakende satışının yapılabilmesi için mutlaka toptancı hallerinden satın alındığının belgelenmesi gerekmektedir. Bu şekilde ürünün hale girmeden, halden çıkarma işleminin yapılması önlenerek, yaş meyve ve sebze ticaretinin kayıt altına alınması hedeflenmiştir.
Başta da belirttiğimiz gibi, Toptancı Hal Yasası veya diğer adıyla 552 sayılı KHK’ nın bir amacı vardır: Yaş sebze ve meyve ticaretinin kalite, standart ve sağlık kurallarına uygun olarak serbest rekabet sistemi içerisinde yapılmasını sağlamak, üretici ve tüketiciler ile yaş sebze ve meyve ticaretini meslek edinenlerin çıkarlarını dengeli ve eşit şekilde korumak ve toptancı hallerini modern ve çağdaş bir alt yapı sistemine kavuşturmak. İlgili KHK’ nın diğer tüm maddeleri bu amaç çerçevesine ve esasına dayandırılmıştır.
Bundan başka, 552 sayılı KHK’ nın emredici hususları dikkate alınarak;
a) Toptancı Hallerinin Kuruluş Esasları Hakkında Yönetmelik,
b) Toptancı Hallerin Yönetim ve İşleyişi Hakkında Yönetmelik,
c) Yaş Sebze ve Meyve Üretici Birliklerinin Tabi Olduğu Esasları Hakkında Yönetmelik,
d) Toptancı Hal Hakem Kurulları Yönetmeliği,
e) Hal Zabıtası Teşkilatı Personelinin Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik,
çıkarılmıştır.
3 Ekim 1996 Tarih ve 22776 Sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan Toptancı Hallerinin Kuruluş Esasları Hakkında Yönetmelik, Belediyeler ile diğer gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulacak olan toptancı hallerinin kuruluşuna ilişkin usul ve esasları belirleyerek, herhangi bir toptancı hâl kuruluşunun kuruluş prosederünü (kurucularda aranacak şartlar, başvuru için gerekli belgeler, yapılan teknik inceleme, faaliyet izni vb ) açıklayarak, toptancı hâllerinin kuruluşlarını belirli bir standarta kavuşturma gayretine girmiştir. Nitekim, bu Yönetmelik içerisine yerleştirilen yaş meyve ve sebze toptancı halleri tip proje esaslarının bu prosedürde önemli bir yeri bulunması, bahsedilen “ gayret” in önemli bir göstergesidir.
Tip Proje Esasları, toptancı hallerini büyüklüklerine göre; büyük orta ve küçük olarak üç gruba, hizmet amaçlarına göre; merkez tüketim, transit ve ortak amaçlı olarak üç sınıfa ayırmıştır. Bu ayırımın nedeni her grupta ve sınıfta aranılan hizmet tesislerinin farklı farklı olmasıdır.
Tip proje esasları, toptancı hallerinin şehrin trafihi yoğun merkez ve kavşaklardan uzakta olmasını, şehre giren ve şehirden çıkan bir ana karayolu veya su yolu kenarında veya demirlyolu güzergahında kurulması gerektiğini, kuru ve iyi drene edilmiş bir alanda tesis edilmiş olması gerektiğini, su baskınlarına maruz kalmayacak şekilde alt yapı tesislerinin tamamlanmış olması gerektiğini, pis koku ve duman saçan sanayi bölgelerinden, yoğun yerleşim merkezlerinden, şehirlerin kanalizasyon boşaltan akarsulardan, çöp yığınak alanlarından veya tozlu yerlerden uzakta bulunması gerektiğini, hâl tesislerinin ürün getiren ve götüren araçların kolay manevra yapabilecekleri kadar genişlikte olması gerektiğini vurgulamıştır.
Ülkemizde mevcut bulunan toptancı hallerinin çoğunun yukarıdaki belirlenen esaslardan ne kadar uzakta olduğu aşikardır. Bunun nedenin mevcut toptancı hallerinin çoğunun bu Yönetmelik öncesinde faaliyet göstermesidir. Belediyeler, toptancı hallerinin yerlerini değiştirme, şehir dışına taşıma yoluna gitmeye başlamasıyla toptancı halleri belirli bir standarta kavuşmaya başlamıştır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı da yeni kurulacak olan toptancı hallerinin bu Yönetmeliğe uygun olması hususunda oldukça hassas bir tutum izlemektedir.
552 sayılı KHK’ nın 19 uncu maddesine göre hazırlanan, 28.12.1997 Tarih ve 23214 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Toptancı Hallerin Yönetim ve İşleyişi Hakkında Yönetmeliği toptancı hallerinin yönetimi ve işleyişi ile ilgili usul ve esasları belirlemiştir. Bu yönetmelikte hal müdürünün niteliklerinden hal müdürlüklerinde bulunması gerekli birimlere, toptancı hal bünyesinde faaliyet gösteren komisyoncuların tutması gerekli olan defterlerden yeni bir oluşumu getiren hal zabıtası kavramına kadar çoğu düzenlemeyi getirmiştir.
 Hal müdürlülüğü teşkilatı dışında ama ondan daha etkili olan hal hakem kurulu toptancı hal uygulamalarında ortaya çıkan anlaşmazlıkların, uyuşmazlıkların çözümünde aktif rol oynayan etkili bir kuruldur. Başkanlığını sanayi ve ticaret il müdürlüğünün yaptığı bu kurul çeşitli kurum ve kuruluşların temsilcileriyle iştirak ettiği 6 kişilik, yönetişim kavramının ilk uygulandığı bir kuruldur.

TOPTANCI HALLERİ İLE İLGİLİ SORUNLAR VE ÇÖZÜMLER

Yasa ile Toptancı Hallerin mal sahibi, işletme yetki ve sorumluluğu kendisine verilen belediyeler, yetkilerini son noktasına kadar kullanırken, sorumluluklarını yerine getirememektedir. Kantarlardan giriş ücreti, ürünlerden rüsum, dükkanlardan\tahsis ücreti ve isgaliye adı altında çeşitli paralar tahsil edilmekte iken, hizmetler gereği gibi yerine getirilmemektedir. Bu nedenle, belirtilen gelirlerin % 10’ unun. hal ihtiyaçlarında kullanılmak üzere bir fonda toplanılması Kanuna konularak bu fonun başka bir yerde kullanılmamasını güvence altına almasına rağmen,hiçbir belediye bu fonları Toptancı Hal ihtiyaçları için kullanmamaktadır. Toptancı haller için önemli olan özel güvenlik sorunları dahi halledilememiştir. İnsanların can güvenliğinden, ürünlerin sağlık koşullarına uygunluğuna kadar, hallerin genel temizliğinden genel düzenine kadar Belediyeler yeterli hizmet sunamamaktadır.
Halen faal durumdaki toptancı hallerde tasnif, ambalajlama ve soğuk hava depoları kurulamamıştır.
Ulusal toptancı haller arasında işbirliği ve iletişim kurulamamıştır. Hallerdeki bilgisayar donanım eksikliği giderilememiştir.
Büyük Şehir Toptancı Hallerinde kalıntı analiz laboratuarlarının kurulması ve bu ürünlerin analizlerinin yapılmasından sonra tüketime sunulması hususu Kanun’un yürürlüğe girmesinden bu yana gerçekleştirilememiştir.
Toptancı Hallerin Yönetim ve İşleyişi Hakkında Yönetmelik’te yer alan Malların Ambalaj ve Teşhir Düzenine İlişkin Esaslara ilişkin yaptırımlar tam anlamıyla uygulanamamakta, Yönetmelikte belirtilen Hal Denetim, Mal Tespit, Kontrol ve İstatistik Birimleri ye hiç oluşturulamamıştır ye da etkin bir şekilde görev yapamamaktadır.
Toptancı Haller dışından gelen ürünler, sağlıklı fiyat oluşumunu bozmakta, pek açık görünmese de üreticinin de tüketicinin de zararına sebep olmaktadır. Bunu da daha çok ilkel bir sistem ile şehirlerin dört bir tarafından mal getiren ve tamamen kayıt dışı çalışan depocular ve bir kısım pazarcılar ve büyük marketler yapmaktadır.
Üretici Birliklerinin oluşturulamaması, ticarette tarafların (üretici, tüketici vs.) çıkarlarının dengeli olarak korunamamasına yol açmıştır.
4367 sayılı Kanunda; gerçek ve tüzel kişilerin de Hal kurabilecekleri ve işletebileceklerine dair hüküm bulunmasına rağmen, geçen süre zarfında Özel Haller kurulamamıştır.
Kanunda, Hal Müdürlerinin Ziraat, Ekonomi, Tarım Ekonomisi, Gıda Mühendisliği, İşletme ve Pazarlama konularından birinde lisans eğitimi almış olması gerektiği belirtilmiş olmasına rağmen, bu uygulamamanın büyük şehir Toptancı Hallerinde dahi gerçekleşmediği müşahede edilmiştir.
Bu sorunların çözümüne yönelik olmak üzere Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde 552 sayılı KHK ve Toptancı Hal Mevzuatının değiştirilmesine yönelik çalışmaların yürütülmesi amacıyla bir komisyon kurulmuştur. İlgili komisyon sektörün temsilcileri ile toplantılar yapmış, görüşlerini almış olup hali hazırda süreduran bir yasa taslağı üzerinde çalışmaktadır. Söz konusu yasa taslağı 1 Kasım 2006 tarihinden itibaren Bakanlık web sayfası üzerinden yayımlanmaya başlayarak kurumların görüşüne açılmıştır.
Yasa taslağında kısaca; 
- Bundan sonra toptancı hal kuruluşunda en az ilçe düzeyi benimsenmesi, birbirine yakın olarak kurulmuş toptancı hallerinin bir merkezde toplanmasını sağlayacak düzenlemelere yer verilmesi,
- 552 sayılı KHK ile Belediye Kanunu’nda yer alan Toptancı Halin Kuruluşuna izin verme yetkilerinin açıklığa kavuşturulması amaçlanmış Belediye Kanunuyla, belediyelere verilmiş bulunan hal kuruluş izini yetkisi yeniden Sanayi ve Ticaret Bakanlığına aktarılmış belediyelerin yanında, il özel idarelerinin, mahalli idare birliklerinin, üretici birliklerinin ve sermaye şirketlerinin hal kurabileceği hususunun düzenlenmesi, yap-işlet modeline de yer verilmesi,
- Hal Yönetimi ile ilgili yapılanma yeniden ele alınarak özel sektör ve bürokrasiyi aynı potada eritilecek yeni bir yönetsel yapının oluşturulması,
- Toptancı Halleri arasında elektronik ağ ortamı kurularak toptancı hallerde oluşan fiyatların aynı merkeze iletilmesinin sağlanmasına yönelik düzenlemelere imkan tanınması,
- Üretici organizasyonlarının (üretici birlikleri, TSKB, bu konuda faaliyet gösteren diğer kooperatifler) hallerde ve yaş meyve ve sebze sektöründe etkin çalışabilmelerine  olanak sağlanması hedeflenmiş,  5200 sayılı Tarımsal Üretici Birlikleri Kanunu ile 552 sayılı KHK’den kaynaklanan üretici birliği tanımı farklılığı, yapılan düzenlemeyle giderilmiş ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu, 5200 sayılı Tarımsal Üretici Birlikleri Kanunu, 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Hakkında Kanun, 1561 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri Kanununa göre kurulan kooperatifler ve üst birlikleri üretici birliği olarak kabul edilmiştir. 
- Her yere değil belirli il ve ilçelere (üretim bölgesi çıkışlarına) kontrol ve denetim noktası konulmasına, denetimlerin 24 saate çıkarılması,
- Üretici birliklerinin tanımı tarımsal üretici birlikleri kanunu doğrultusunda yeniden yapılarak karmaşıklığın ortadan kaldırılması,
- Ayrıca, toptancı hal tanımı da değiştirilerek bu tanıma işlenmiş tarım ürünleri, et ve balık ürünleri,süs bitkilerinin de eklenmesi,
- Meyve ve sebze ticaretinde kayıt dışı faaliyeti önlemek amacıyla; Maliye Bakanlığı “Vergi Kayıt Sistemi”, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı “Çiftçi Kayıt Sistemi” ile Bakanlığımız tarafından oluşturulacak “Hal Kayıt Sistemi”nin online olarak entegrasyonu öngörülmüştür.
- Ayrıca Küçük hallerin birleştirilmesi amacıyla,  il ve ilçe belediyeleri hariç;  iş yeri sayısı 100 den aşağı olan toptancı halleri işleten  belediyelerin ortak tasnif, paketleme, laboratuvar veya soğuk hava deposu kurmak üzere toptancı hallerinin iki yıl içerisinde tek yönetim altında birleştirmesi gibi  düzenlemeler de yapılmıştır.
Kurumların görüşlerinin gelmesinden sonra yasa taslağına son şekli verilerek TBMM’ ye sunulacaktır*.
  SEMT PAZAR(LAR)I OLGUSU

“Semt pazarı” denince aklınıza ne geliyor. Ben eminimki burada bulunanların çoğunun aklına özensizlik, düzensizlik, yoksulluk, ucuzluk, bağırış, çığırış vs gibi kelimeler gelmektedir. Ancak bunlardan daha ziyade semt pazarı kavramı öncelikle kentsel dokunun görsel mekanizması olmaktan ziyade ürüne ulaşım, rekabet, tüketiciye ulaşım gibi kavramlar getirmelidir. Semt pazarlarında piyasa oluşumları gerçekleşir, küçük pazarlarda ise küçük üreticiler tüketiciyle aracısız buluşma imkanı bulur. Bugün pazar yerlerinin çoğu pazarcıların denetimsiz ve ölçüsüz uygulamaları nedeniyle bir çok insanın gitmek istemediği mekanlar olmaya başlamıştır. Ticari ve ahlaki kuralın ihmal edildiği pazar yerlerinin disipline edilmesi elbette yerel yönetimlerin görevi olduğunu sanırım hatırlatmaya gerek yoktur.
Semt pazarı konusu toptancı hal mevzuatında nasıl düzenlenmektedir. 552 sayılı KHK’ nın kapsam başlıklı 2 inci maddesi “Bu Kanun Hükmünde Kararname, yaş sebze ve meyvelerin her ne şekilde olursa olsun alımı, satımı ve devri ile toptancı halleri ve pazar yerlerinin kuruluş, işleyiş, yönetim ve denetimlerine ilişkin esasları ve Bakanlıklarla belediyelerin bu konularla ilgili görev ve yetkilerini kapsar.” Hükmüne yer vererek pazar yerlerinin de düzenlendiği ilan etmiştir.
Kararnamenin  3 üncü maddesinde semt pazarı; Her türlü yaş sebze ve meyvelerin üretici olmayanlar tarafından perakende satışının yapıldığı yer olarak tanımlanmıştır.
13 üncü maddede ise Semt Pazarları başlığı altında Belediyelerin, semt pazarlarında malların sağlık kurallarına uygun olarak satışa sunulmasını sağlayıcı satış yeri, çevre ve alt yapı gibi düzenlemeleri yapmakla ve tüketicinin korunmasına yönelik tedbirleri almakla görevli olduklarını hüküm altına almıştır.

SEMT PAZARLARI İLE İLGİLİ SORUNLAR VE ÇÖZÜMLER
Semt pazarları ile ilgili önemli sorunları sıralamak gerekirse ;
Bir çok ilde kurulan semt pazarı sayısı haddinden fazladır. Bir günde kentin değişik yerlerinde birbirine yakın olarak kurulan semt pazarları gerek sağlık tuzağı olmakta ve gerekse belediyenin yetersiz personeli nedeniyle denetlenemektedir.
İkinci husus Pazar yerlerinin kurulma yerleri ile ilgilidir. Gelişigüzel kurulan Pazar yerleri sokakları işgal etmekte, yaşamsal öneme sahip birimlerin araçlarının o sokaklara girmesini engellemektedir.
Sokak aralarına kurulan pazar yerlerinde oluşan toz veya çamur  tüketicinin sağlığını tehdit edecek boyutta gıda maddelerini etkilemektedir. Pazar kurulan sokaklarda kanalizasyon veya yağmur suyu direnaj kanalları da olmadığı için özellikle kış aylarında yağmurun oluşturduğu çamur ve su birikintileri sadece alış-verişi zorlaştırmakla kalmayıp sağlığımızı da tehdit edecek boyutlara ulaşmaktadır. Bu tür sorunların yok edileceği beklentisi ile yapılmış olan kapalı sabit semt pazarlarında da ne yazık ki ya kanalizasyon sistemi olmadığı, ya da varsa bile yeteri kadar ilgilenilip bakımları yapılmadığından tıkandığı ve kullanılamaz hale geldiği için kış aylarında su baskınları yaşandığından gıda maddeleri sağlıksız koşullarda tüketicilere sunulmaktadır.
Sokak aralarına kurulan semt pazarlarında tuvalet ve içme-kullanma suyu bulunmamaktadır. Satıcılar bu nedenle hijyen koşullarına uymadıklarından, gıda maddelerinin tüketiciye ulaştırılmasında önemli bir sağlık sorunu daha yaşanmaktadır. Diğer taraftan, gerek satıcı gerekse pazardaki tüketicilerin tuvalet olarak açık alanları veya apartman altlarını kullanmak zorunda kalmaları, hem pazar yerleri hem de çevre açısından önemli bir kirlilik ve sağlık sorunu yaratmaktadır.  Özellikle açık gıda ürünü satanların ellerini dahi yıkayacak olanaktan yoksun olmaları, sağlık ve temizlik alanındaki sorunları daha da ürkütücü boyuta taşımaktadır
Örneğin; Gelişmiş ülkelerde tekstil boyasının insan sağlığına verdiği zarardan dolayı renkli iç çamaşırlarının kullanılmaması tartışılırken, Pazar yerlerinde tekstil ürünleri ve gıda maddeleri yan yana satışa sunulmakta ve tekstil ürünlerindeki aprelerin gıda maddeleri üzerine yayılmasıyla ciddi sağlık sorunlarına davetiye çıkartılmaktadır.
Süt ve süt ürünlerinin semt pazarlarında satış şekli var olan ve  bilinen  bütün satış kurallarına aykırıdır. Özellikle bu ürünler belirli önlemler alınmadığı takdirde çok çabuk bozulacağından tüketici sağlığını ürkütücü boyutlarda etkilemekte ve telafisi mümkün olmayan sağlık sorunları yaratmaktadır. Süt ve süt yan ürünleri mutlaka soğuk zincir içerisinde ve bu konuda eğitilmiş kişiler tarafından satışa sunulmalıdır. Şu anda açıkta, torba içerisinde, çoğu zaman zeminde, çok sıcak havalarda bile sadece torba içerisine konulan birkaç parça buz ile bozulması önlenmeye çalışılarak tüketiciye sunulan bu ürünler sanki birer cinayet aracı gibidir. Süt ve süt yan ürünleri satanlar önce bu konuda eğitilmeli, sonrada bu satıcıların soğuk zincirde gerçekleştirilmesi zorunlu kılınmalıdır.
Kentlerimizin çoğunda ki semt pazarında balık veya beyaz et satışı için özel satış bölümleri oluşturulmamıştır. Bu gıda maddesinin satışı da mutlaka  soğuk zincir içerisinde olmalı ve konusunda eğitilmiş kişiler tarafından yapılmalıdır. Ayrıca bu tür gıdaların satıldığı bölümlerde mutlaka pissu gider tesisatı olmalıdır. Bu ürünler çoğu zaman şoklanmış olarak muhafaza edildikleri için şoktan çıkartılarak tezgahta satışa sunulan beyaz et ve balıkların üzerinde mutlaka bir uyarı bulundurulmalıdır. Aksi takdirde şoktan çıkartılarak satışa sunulan bu ürünler tüketici tarafından taze gıda gibi tüketileceğinden ciddi sağlık sorunları yaşanacaktır. Son zamanlarda, nerede ve nasıl üretildiği bilinmeyen ve içerdiği maddeler konusunda hiçbir açıklayıcı etiket taşımayan kırmızı et ürünü salam ve sosislerde pazar yerlerinde soğuk zincir kuralına uyulmadan satılmaktadır.
Satışa sunulan bir çok ürünün üzerinde satış fiyatının bulundurulmaması, tüketicinin kıyaslama ve seçme hakkını engellemektedir. Tüketici satın alacağı herhangi bir gıda maddesi hakkında görerek ve inceleyerek kalitesi veya cinsi konusunda bilgi edinemeyeceğinden tercihini doğru ve kendi isteği doğrultusunda yapamamaktadır. Tüketicinin tam ve eksiksiz korunabilmesi için satılan ürünle ilgili serbestçe ve etki altında kalmadan bütün bilgileri edinebilmesi gerekmektedir. Ürünün fiyatı bu bilgilerden en önemlisidir. Pazar yerlerindeki fiyat etiketi denetimleri sıklaştırılmalı ve tavizsiz uygulanmalıdır.
Evrensel tüketici haklarından en önemlisi tüketicinin bilgilendirilme hakkıdır. Pazar yerlerinin giriş ve çıkışlarına yerleştirilecek olan büyük boy tabelalarla tüketici alış veriş sırasındaki yasal hakları konusunda bilgilendirilmeli ve satıcıların da bu kurallara uyması sağlanmalıdır.
Semt pazarları konusunda çözümler neler olabilir:
Sokaklarda kurulan semt pazarlarının sayısı mutlaka azaltılmalı,
kalanlar ise,
a-           sokak arasında olmayan,
b-           alt yapısı tamamlanmış,
c-           üstü kapalı,
d-           standart yükseklikte tezgahları olan,
e-           tuvalet ve lavaboları olan,
f-  et-balık ve süt ürünleri satışında soğuk zincirin tamamlanabilmesi için özel bölümlerde elektrik olanakları bulunan,
g-           birden fazla mahalleye aynı gün hizmet verebilecek bir bölgede yer alan sabit semt pazarları oluşturularak bir araya toplanmalıdır.
süt ve süt yan ürünleri ile beyaz et ve balık satanlar, üniversite işbirliği ile mutlaka bir eğitimden geçirilmeli ve sertifikalandırılmalıdırlar. Konusunda eğitim almayanların bu ürünleri satmalarına izin verilmemelidir.
Pazarcıların sahip oldukları tezgah ve dükkanların devir işlemleri bir ilke doğrultusunda sağlanmalı ve devir sonrası satış mutlaka o tezgah ve dükkan için ön görülen ürünle ilgili olmalıdır. Böylece, pazarın, yoğunlukla bir veya birkaç ürünün satıldığı yer olması önlenerek ranta değil asıl amacına hizmet etmesi sağlanmış olacaktır.
Semt pazarlarında, belli oranda üreticilerinde ürünlerini satabilmelerine olanak sağlanarak serbest Pazar ekonomisinin ve tüketiciyi korumanın en önemli unsuru olan haklı ve kontrollü rekabetin yaratılması gerekmektedir
Kapalı sabit semt pazarlarının giriş ve çıkışlarına yerleştirilecek olan büyük boy tabelalarla tüketici, alış veriş sırasındaki yasal hakları konusunda ve pazaryerinde yaşayacağı herhangi bir sorunla ilgili nerelere başvurması gerektiği konularında  bilgilendirilmeli ve satıcıların da bu kurallara uyması sağlanmalıdır.
gerekmektedir.

ÜRETİCİ ÖRGÜTLENMELERİ VE ÜRETİCİ BİRLİKLERİ

552 sayılı KHK’ nın 6’ ncı maddesi üretici birliklerini; Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları Birliği Kanunu uyarınca kurulmuş ziraat odalarına kayıtlı üreticilerce kurulan en az 50 ortaklı kooperatifler ve üst kuruluşları olarak tanımlamıştır.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığının üretici birlikleri konusunda verdiği özel önem çıkarmış olduğu üretici birlikleri yönetmeliğine yansımıştır. 15.01.1997 tarihli Yaş Sebze Ve Meyve Üretici Birliklerinin Tabi Olduğu Esaslar Hakkında Yönetmelik’te de “552 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin uygulanmasında ziraat odalarına kayıtlı yaş sebze ve meyve üreticisi en az 50 ortak tarafından 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Koperatifler Kanunu veya 30/4/1985 tarih ve 3186 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve Birliklerinin Kuruluşu Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun hükümlerine göre kurulmuş olan kooperatifler ile bunların oluşturdukları üst kuruluşlar üretici birlikleri olarak adlandırılır.” Şeklinde hüküm yer almıştır.
552 sayılı KHK üretici birliklerine  yaş Sebze ve Meyve Toptancı Hallerinde öncelikli yer tahsisi, toptancı hal dışında toptan mal alım ve satımı hakkı gibi bir takım imtiyazlar vermiştir. Şartları yerine getiren ortaklıklara üretici birliği belgesi ilgili Bakanlık tarafından verilmektedir.
06.07.2004 tarih ve 5200 sayılı Tarımsal Üretici Birlikleri Kanunu’ nun 4 üncü maddesinde “Birlikler; ürün veya ürün grubu bazında faaliyet gösteren ve tüzüklerinde belirlenen miktardaki tarımsal üretimi bu kuruluşlar aracılığıyla pazarlamayı taahhüt eden, en az onaltı tarım üreticisinin bir araya gelmesiyle, asgarî ilçe düzeyinde kurulur. Birliğin toplam üretim kapasitesinin ürün bazında, Bakanlık tarafından yönetmelikle belirlenecek asgarî düzeyin altında olmaması gerekir” tanımlamasına gidilmiştir. Bu şekildeki üretici birliklerinin tüzel kişiliklerinin Tarım Bakanlığına yapılacak başvuru sonucunda oluşacağı belirtilmiştir
Böylelikle, Tarımsal Üretici Birliklerinin birlik statüsü olabilme yetkileri Tarım Bakanlığının onayına bağlanmış aynı zamanda da 552 sayılı KHK’da zikredilen 50 üretici kavramı bu Kanunla 16’ya düşürülmüştür.

ÜRETİCİ ÖRGÜTLENMELERİ İLE İLGİLİ SORUNLAR VE ÇÖZÜMLER

Üretici örgütleri denilince sadece üretici birliği akla gelmemelidir. Üretici örgütleri üretici birliklerinin içinde yer alan, belirli bir ürünü hedefleyen örgütlerdir. Örneğin. Meyve üreticileri birliği içinde elma üreticileri, narenciye üreticileri, kayısı üreticileri gibi üretici örgütlenmeleri bulunmaktadır. Ancak ülkemizde bu denli  üreticilerin ayrı ayrı konularda örgütlenmiş örgütleri bulunmamakta, üretici birliği şeklinde örgütlenmeler oluşmuştur.
Üretici birlikleri konusundaki en büyük sıkıntı; üreticilerin bilinçlenme konusundaki yetersizlikleridir. Örgütlenme bilincinin çok zayıf olduğu ülkede bu zayıflık üretici birliği kurma girişimlerine de yansımaktadır.
Üreticilerinin örgütlenememesinin yaş sebze ve meyve ticaretine etkisi, ürün fiyatlarının dalgalanmaya bırakılması, fiyatların kontrol edilememesi, ürünlerin belirli bir düzenek içinde satılmasına olanak sağlamaması şeklinde vurgulanabilecek şekilde olmaktadır.
Bundan dolayı Tarım ve gıda sektörünün rasyonalizasyonu sürecinde üreticilerin eğitim ve örgütlenme düzeyinin yükseltilerek, kolektif etkinliğinin artırılmasına önem verilmeli, Üreticilerin örgütlenme ve bilgi düzeyleri yükseltilerek; verimliliğin artırılması, teknoloji düzeyinin ve Ar-Ge kapasitenin geliştirilmesi, ürün kalitesinin iyileştirilmesi, standartlara uyum sağlanması, üretimin pazara yönlendirilmesi, yöresel ürünlerin tespit edilerek kayıt altına alınması ve markalaştırılmasına yönelik bilgilendirme, tedarik ve pazarlama imkanlarının geliştirilmesi, ilgili kesimler arasında bilgi paylaşımının etkinleştirilmesi, girişimcilik kültürünün yaygınlaştırılması sağlanmalıdır. Bu bağlamda ziraat odalarının aktif rol üstlenmesi gerekmektedir.


Hiç yorum yok: