25 Ekim 2018 Perşembe

Deontolojik Ahlak Çalışmaları: Görev ve Yetkinin Kötüye Kullanılması

Bu çalışma Mevzuat Dergisi yıl 8 Sayı 87 Ağustos 2005 sayısında yayımlanmıştır



Görev ve yetkinin kötüye kullanılması kısaca çıkar sağlamada makam adını kullanması[1], memurun kanunlar tarafından belirlenen yetkisinin dışına çıkarak başkalarına zarar vermesi veya avantaj temin etmesidir[2]. Memurların görevlerini kötüye kullanmaları durumunda, kullanma biçim ve derecesine göre yasalarda çeşitli özel hükümlerden biri olan görevi kötüye kullanma bir suç olarak Türk Ceza Kanunun 228 inci maddesi ile 240 ncı maddesinde düzenlenmiştir. Genel olarak kötüye kullanma Kanunun 240ncı maddesinde düzenlenmesine karşılık 228 inci maddesinde keyfi ve sert muamele suçlarına yer verilmiştir. Ortaya çıkan suç, fail memurun genel olarak kanun ve sair kurallara aykırı işlem yapmasından ibaret olduğu halde, 228 inci madde de ki görevi suistimal memurun ferde karşı keyfi muamele yapması veya yapılmasını emretmesinden oluşmaktadır[3].  228 inci madde; “ devlet memurlarından her kim bir şahıs veya memur hakkında memuriyetine ait vazifeyi suistimal ile kanun ve nizamın tayin ettiği ahvalden başka bir suretle keyfi bir muamele yapar veya yapılmasını emreder veya ettirirse altı aydan 3 seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu muamelede hususi maksat veya siyasi saik veya sebep mevcut ise cezası üçte birden yarıya kadar arttırılır. Memuriyetinin icrasında lüzumsuz yere sert muamelelerle bir şahsın kanun hükmüne veya hükümetin emirlerine itaat etmemesine sebep olan memur dahi aynı ceza ile cezalandırılır” ifadelerini içermektedir.
Keyfi ve sert muamelelerin bir yaptırıma bağlanmasındaki esas amaç, kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi esnasında disiplinin sağlanması  ve kamu gücünü elinde bulunduranlara karşı kişi haklarının korunmasıdır. Memuriyet bu suçun unsurudur ve bu suçun faili sadece devlet memuru olabilir.  Özel şahıslar ise memurun eylemine katılmaları halinde bu suçun faili olabilirler. Mağdur ise, muameleye maruz kalan kişidir. Memur tarafından yapılan kanun dışı her muamele keyfi bir muameledir[4].  Bu muamele ile, görevli memur bir şahsın veya başka bir memurun haklarına karşı işlem yapmalı veya zarar vermelidir. Fail memurun kamulaştırma kanununa aykırı olarak taşınmazı yıktırması, belediye başkanının görevden çıkarma kararının idare mahkemesince iptali üzerine mağdur tekrar işe alması, belediye başkanının sınav kazanan memur yerine başka birini memur olarak işe alması gibi[5].
Sert muamele kanuna aykırı olarak yapılan tavır ve hareketlerdir. Bir muamelenin sert olduğundan bahsedilebilmesi için mutlaka cebir, şiddet gibi bir eylemin varlığı şart değildir. Bir kimsenin aşağılanması ve nezaket kurallarına aykırı davranılması da sert muamele sayılmaktadır.
Görev ve yetkinin kötüye kullanılmasının suç olarak kabul edildiği bir diğer madde Türk Ceza Kanunun 240 ncı maddesidir. Madde de açıklama; “Yasada yazılı hallerden başka hangi nedenle olursa olsun görevini kötüye kullanan memur derecesine göre bir yıldan üç yıla kadar hapsolunur. Cezayı hafifletici nedenlerin bulunması halinde altı aydan bir yıla kadar hapis ve her iki halde ikibin liradan onbin liraya kadar ağır para cezasiyle cezalandırılır. Ayrıca memuriyetten süreli veya temelli olarak yoksun kılınır” ifadeleriyle yerini almıştır.
Fiilin suç olarak belirtilmesi ve cezalandırılmasında korunmak istenilen hukuki yarar, kamu görevinin kurallar ve uygulamalarla belirlenen disiplin ve düzen içerisinde yürütülmesinin sağlanması yanında kamu idaresinin olumsuz davranışlar ve eylemlerle zarara uğramasını önlemektir[6].
Memurun görevi nasıl yapacağı yasa ve mevzuatlarla düzenlenmiş olup kural olarak görevin bu nizannamelere uygun olarak yerine getirilmesi beklenir. Görevin yasa ve mevzuata aykırı veya belirlenen usuller dışında yapılması çeşitli biçimlerde olabilir. Görevin ne olduğu yasa, tüzük, yönetmelik ve bunlara uygun olarak düzenlenen yazılı ve sözlü emirler, direktiflerden anlaşılır[7].
Görevi kötüye kullanma suçunun faili memurdur. Memurun izinli olması suçun oluşmasına engel değildir. Burada işlenen fiil memurun yasa ve ilgili mevzuatla belirlenen göreviyle ilgili olmalıdır. Eylem, yasal yetkinin aşılması, yasal biçim ve yönteme uymama, takdir yetkisini amacı dışında kullanma, ön koşullara uyulmaması, mahkeme kararları gibi takdire imkan tanımadan uyulması gereken kararlara uymamakta bilerek ısrar etmek, memurun kendisi veya yakınları hakkında işlem yapma durumuyla karşı karşıya gelmesine rağmen devamlı lehe iş yapması, kendisine veya başkasına yarar sağlamak veya başkalarına zarar vermek amacıyla hareket etmesi gibi çeşitli biçimlerde ve durumlarda memurun görevine ait yetkileri kötüye kullandığı kabul edilmektedir[8].
Memurun görevini kötüye kullandığının kabul edilmesi için bir eylemi gerçekleştirmesi gerekmektedir. Hareketsiz kalmakla herhangi bir görev yapılmış olmayacağı durumunda görevini kötüye kullanmış olmaz[9].
Yapılan fiilin memurun yasa ve mevzuatla belirlenen görevleriyle ilgili olmalıdır. Fiil, yasal yetkinin aşılması, yasal biçim ve yönteme uyulmaması, takdir yetkisinin amaç dışında kullanılması, ön koşullara uyulmaması, mahkeme kararları gibi takdire olanak tanımadan uyulması zorunlu kararlara uymamakta bilerek ısrar edilmesi, memurun kendisi veya yakınları hakkında işlem yapma durumuyla karşı karşıya gelmesine rağmen bunu devretmemesi ve devamlı lehe iş yapması, kendisine veya başkasına yarar sağlamak veya başkalarına zarar vermek amacıyla hareket edilmesi gibi biçimlerde gerçekleşmektedir[10].
Memurun kötüye kullandığı yetkiyi bilmesi ve bunun yasaya aykırı olduğunun bilincinde olarak sonucu işlemesi görevi kötüye kullanma suçunun oluşumunda yeterlidir. Kastın varlığı için sadece hareketin iradi olması gerekmez. Ayrıca memurun yaptığı hareketin görevi kötüye kullanma niteliğinde olduğunun bilincine, yani bu şekilde hareket etmekle görevini belirleyen kanunlara, düzenlemelere ve talimatlara aykırı davrandığının bilincine de sahip olması gerekir[11].
Görevi kötüye kullanma suçunda, eğer zarar gelmemişse, fert veya devlet, kurum zararı az ise, memurun sağladığı çıkar az ve memur subjektif bir değerlendirme ile ve kendince haksız görüp zannettiği durumu düzeltmek için eylemi yapmışsa bu durum, suça yönelme koşullarının varlığı, maddi ve manevi baskılara dayanamaması gibi durumlar gözetilecektir[12].
Görevi kötüye kullanma suçu bazen evrakta sahtekarlık, rüşvet, zimmet, ihtilas ve irtikap suçları ile karıştırılabilmektedir. Görevli memurun görevini kötüye kullanmak için düzenlediği evrak, özel niteliği itibarıyla sahte evrak, kandırma yeteneği yoksa yani hukuki sonuç doğurmuyorsa sahtekarlık suçu oluşmayacak, ancak kastını açığa vuran deliller, belgeler elde edilmiş olduğundan görevini kötüye kullandığı kabul edilecektir[13].
Görevli memur, yapmakta olduğu işlem için yasal olarak şart olmayan bir belgeyi o işlemle ilgili diğer belgelerde dayanak alır veyahut işlemle sonucu bakımından gerekmeyen belgeyi sahte düzenlerse sahtekarlık suçu oluşmaz, görevi kötüye kullanma suçu oluşur.
Eğer memur sahtekarlık amacı ile değil de kendisini veya başkasını bazı külfetlerden kurtarmak için sahte belge düzenlemişse, örneğin görevi yapmadığı halde yapmış gibi tutanak düzenleyerek olanı yok, olmayanı var olarak göstermişse görevi kötüye kullanma suçu oluşmaktadır. PTT tebliğ memurunun tebligatı başkasına yaptığı halde “kendisine verildi” şerhini vererek muhataba tebliğ yapmış gibi göstermesi, köy muhtarının ölüm olayını süresi içinde nüfus idaresine bildirmeyip aradan uzun süre geçtikten sonraki tarihte ölmüş gibi ilmuhaber düzenlemesi, kendiliklerinden imtihan yapıp kazandı belgesi vererek bazı kişileri kadroya tayin eden Süt Endüstrisi Kurumu görevlilerinin eylemleri[14] örnek olarak verilebilir. Bu durumlarda belge, yapılmak istenilen bir iş için araç ve dayanak olarak meydana getirilmektedir[15].



KAYNAKÇA
Alver, Cemil, Memur Suçları ve Memur Soruşturması,Feryal Matbaacılık, Ankara, 1996.
Çetin, Erol, Ceza Hukukunda Memur ve Memur Suçları, Eda Matbaacılık, Ankara, 2000.
 Kıyıcı, Müge, “yönetim ve örgüt etiği”, http://www.cvtr.net/makale/haber.asp?id=26552&kose=is_trend(erişim tarihi:20.06.2004).
Malkoç, İsmail, Mahmut Güler, Zimmet, İrtikap, Rüşvet ve Başlıca Memur Suçları, Gen Matbaacılık, Ankara, 1993.
Malkoç, İsmail, Mahmut Güler, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Gen Matbaacılık, Ankara, 1993
Malkoç,  Malkoç, Mahmut Güler, Uygulamada Türk Ceza Kanunu, Adil yayınevi, baskı yılı yok, Cilt 2.
Soyaslan, Doğan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Yetkin yy, Ankara,2002.
Yargıtay, 4. Ceza Dairesi. 15.02.1991 7128/976,14.05.1991 1980/2891, 04.03.1991 647/1682
6. Ceza Dairesi 23.01.1985,8301/224



[1] Müge Kıyıcı, “Yönetim ve Örgüt Etiği”http://www.cvtr.net/makale/haber.asp?id=26552&kose=is_trend
[2] Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Yetkin yy, Ankara,2002,s.629.
[3] ibid. s.624.
[4] Erol Çetin, Ceza Hukukunda Memur ve Memur Suçları, Eda Matbaacılık, Ankara, 2000, s.725-761, Cemil Alver, Memur Suçları ve Memur Soruşturması,Feryal Matbaacılık, Ankara, 1996, s. 185-208, İsmail Malkoç, Mahmut Güler, Zimmet, İrtikap, Rüşvet ve Başlıca Memur Suçları, Gen Matbaacılık, Ankara, 1993, s. 296-307.
[5] Yargıtay 4. Ceza Dairesi. 15.02.1991 7128/976,14.05.1991 1980/2891, 04.03.1991 647/1682
[6] İsmail Malkoç, Mahmut Güler, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Gen Matbaacılık, Ankara, 1993, s. 297, Erol Çetin, ibid, s.725-761.
[7] Cemil Alver, ibid. s. 185-208, İsmail Malkoç, Mahmut Güler, Ceza Hukuku…., s. 297.
[8]Erol Çetin, ibid, s.725-761, İsmail Malkoç, Mahmut Güler, Zimmet…,s. 296-307.
[9]Cemil Alver, ibid, s. 185-208,  İsmail Malkoç, Mahmut Güler, Uygulamada Türk Ceza Kanunu, Adil yayınevi, baskı yılı yok, Cilt 2, s.1641-1646.
[10] İsmail Malkoç, Mahmut Güler, Uygulamada…,s.1730.
[11]İsmail Malkoç, Mahmut Güler, Zimmet…s. 296-307
[12] Erol Çetin, ibid, s.725-761, İsmail Malkoç, Mahmut Güler, Ceza Hukuku…s.305.
[13]Cemil Alver, ibid, s. 185-208, İsmail Malkoç, Mahmut Güler, Zimmet…s. 296-307. İsmail Malkoç, Mahmut Güler, Ceza Hukuku…s.307.
[14] Yargıtay, 6.CD.23.01.1985,8301/224
[15] Cemil Alver, ibid, s. 185-208, İsmail Malkoç, Mahmut Güler, Ceza Hukuku…s.309.

Hiç yorum yok: