Sermaye şirketlerinde, yönetim
kurulu tarafından kullanılan gayrimenkul alım satımı, kredi çekme gibi bir
takım önemli yetkilerin, şirket sözleşmesi ile genel kurulun onayına
bağlanmasının veya bu yetkilerin yönetim kurulu yerine genel kurul kararı ile
kullanılmasının mümkün olup olmadığı tartışılan bir husustur.
Temsil yetkisi 6102 sayılı Türk
Ticaret Kanunun 370’ inci maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu maddede;
“Esas sözleşmede aksi öngörülmemiş
veya yönetim kurulu tek kişiden oluşmuyorsa temsil yetkisi çift imza ile
kullanılmak üzere yönetim kuruluna aittir. Yönetim kurulu, temsil yetkisini bir
veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere devredebilir.
En az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisini haiz olması şarttır”
Denilerek esas sözleşmede aksi
öngörülmemiş veya yönetim kurulu tek kişiden oluşmuyorsa temsil yetkisinin
yönetim kuruluna ait olduğu, en az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisini
haiz olması gerektiği belirtilmiştir.
Temsil yetkisinin kapsam ve
sınırları TTK’ nun 371 ’inci maddesinde ele alınmıştır. Bu maddede;
-
Temsile yetkili olanlar şirketin amacına ve işletme
konusuna giren her tür işleri ve hukuki işlemleri, şirket adına yapabilir ve
bunun için şirket unvanını kullanabilirler. Kanuna ve esas sözleşmeye aykırı
işlemler dolayısıyla şirketin rücû hakkı saklıdır.
- Temsile yetkili olanların, üçüncü
kişilerle, işletme konusu dışında yaptığı işlemler de şirketi bağlar; meğerki,
üçüncü kişinin, işlemin işletme konusu dışında bulunduğunu bildiği veya durumun
gereğinden, bilebilecek durumda bulunduğu ispat edilsin. Şirket esas
sözleşmesinin ilan edilmiş olması, bu hususun ispatı açısından, tek başına
yeterli delil değildir.
- Temsil yetkisinin sınırlandırılması,
iyiniyet sahibi üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmez; ancak, temsil
yetkisinin sadece merkezin veya bir şubenin işlerine özgülendiğine veya
birlikte kullanılmasına ilişkin tescil ve ilan edilen sınırlamalar geçerlidir.
- Temsile yetkili kişiler tarafından
yapılan işlemin esas sözleşmeye veya genel kurul kararına aykırı olması,
iyiniyet sahibi üçüncü kişilerin o işlemden dolayı şirkete başvurmalarına engel
değildir.
- Temsile veya yönetime yetkili
olanların, görevlerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden şirket
sorumludur. Şirketin rücû hakkı saklıdır.
- Sözleşmenin yapılması sırasında,
şirket tek pay sahibi tarafından ister temsil edilsin ister edilmesin, tek pay
sahipli anonim şirketlerde, bu pay sahibi ile şirket arasındaki sözleşmenin
geçerli olması sözleşmenin yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır. Bu şart piyasa
şartlarına göre günlük, önemsiz ve sıradan işlemlere ilişkin sözleşmelerde
uygulanmaz.
- Yönetim kurulu, yukarıda belirtilen
temsilciler dışında, temsile yetkili olmayan yönetim kurulu üyelerini veya
şirkete hizmet akdi ile bağlı olanları sınırlı yetkiye sahip ticari vekil veya
diğer tacir yardımcıları olarak atayabilir. Bu şekilde atanacak olanların görev
ve yetkileri, 367 nci maddeye göre hazırlanacak iç yönergede açıkça belirlenir.
Bu durumda iç yönergenin tescil ve ilanı zorunludur. İç yönerge ile ticari
vekil ve diğer tacir yardımcıları atanamaz. Bu fıkra uyarınca yetkilendirilen
ticari vekil veya diğer tacir yardımcıları da ticaret siciline tescil ve ilan
edilir. Bu kişilerin, şirkete ve üçüncü kişilere verecekleri her tür zarardan
dolayı yönetim kurulu müteselsilen sorumludur.
Denilmiş, 375’nci maddesinde ise
devredilemez görev ve yetkiler sıralanmıştır. Bu çerçevede, Yönetim Kurulunun;
-
Şirketin üst düzeyde yönetimi ve
bunlarla ilgili talimatların verilmesi.
-
Şirket yönetim teşkilatının
belirlenmesi.
-
Muhasebe, finans denetimi ve şirketin
yönetiminin gerektirdiği ölçüde, finansal planlama için gerekli düzenin
kurulması.
-
Müdürlerin ve aynı işleve sahip
kişiler ile imza yetkisini haiz bulunanların atanmaları ve görevden alınmaları.
-
Yönetimle görevli kişilerin, özellikle
kanunlara, esas sözleşmeye, iç yönergelere ve yönetim kurulunun yazılı
talimatlarına uygun hareket edip etmediklerinin üst gözetimi.
-
Pay, yönetim kurulu karar ve genel kurul
toplantı ve müzakere defterlerinin tutulması, yıllık faaliyet raporunun ve
kurumsal yönetim açıklamasının düzenlenmesi ve genel kurula sunulması, genel
kurul toplantılarının hazırlanması ve genel kurul kararlarının yürütülmesi.
-
Borca batıklık durumunun varlığında mahkemeye
bildirimde bulunulması
görev ve yetkileri devredilemez.
TTK’nun 408’inci maddesi, şirket
genel kurullarının devredilemez görev ve yetkilerini vurgulamıştır. Buna göre;
Genel kurul, kanunda ve esas sözleşmede açıkça öngörülmüş bulunan hâllerde
karar alır ve çeşitli hükümlerde öngörülmüş bulunan devredilemez görevler ve
yetkiler saklı kalmak üzere, genel kurula ait olan;
-
Esas sözleşmenin değiştirilmesi.
-
Yönetim kurulu üyelerinin seçimi,
süreleri, ücretleri ile huzur hakkı, ikramiye ve prim gibi haklarının
belirlenmesi,
-
İbraları hakkında karar verilmesi ve
görevden alınmaları.
-
Kanunda öngörülen istisnalar dışında
denetçinin seçimi ile görevden alınması.
-
Finansal tablolara, yönetim kurulunun
yıllık raporuna, yıllık kâr üzerinde tasarrufa, kâr payları ile kazanç
paylarının belirlenmesine, yedek akçenin sermayeye veya dağıtılacak kâra
katılması dâhil, kullanılmasına dair kararların alınması.
-
Kanunda öngörülen istisnalar dışında
şirketin feshi.
-
Önemli miktarda şirket varlığının
toptan satışı
Görev ve yetkilerini devredemez
Limited Şirketlerde ise
temsil yetkisi TTK’nun 623’üncü maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre;
Şirketin yönetimi ve
temsili şirket sözleşmesi ile düzenlenir. Şirketin sözleşmesi ile yönetimi ve
temsili, müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa veya tüm ortaklara
ya da üçüncü kişilere verilebilir. En azından bir ortağın, şirketi yönetim hakkının
ve temsil yetkisinin bulunması gerekir. Şirketin müdürlerinden biri bir tüzel
kişi olduğu takdirde, bu kişi bu görevi tüzel kişi adına yerine getirecek bir
gerçek kişiyi belirler. Müdürler, kanunla veya şirket sözleşmesi ile genel
kurula bırakılmamış bulunan yönetime ilişkin tüm konularda karar almaya ve bu
kararları yürütmeye yetkilidirler.
Limited şirkette
müdürler, kanunların ve şirket sözleşmesinin genel kurula görev ve yetki
vermediği bütün konularda görevli ve yetkilidir ve
-
Şirketin üst düzeyde yönetilmesi ve
yönetimi ve gerekli talimatların verilmesi.
-
Kanun ve şirket sözleşmesi
çerçevesinde şirket yönetim örgütünün belirlenmesi.
-
Şirketin yönetimi için gerekli olduğu
takdirde, muhasebenin, finansal denetimin ve finansal planlamanın
-
oluşturulması.
-
Şirket yönetiminin bazı bölümleri
kendilerine devredilmiş bulunan kişilerin, kanunlara, şirket sözleşmesine, iç
tüzüklere ve talimatlara uygun hareket edip etmediklerinin gözetimi.
-
Küçük limited şirketler hariç,
risklerin erken teşhisi ve yönetimi komitesinin kurulması.
-
Şirket finansal tablolarının, yıllık
faaliyet raporunun ve gerekli olduğu takdirde topluluk finansal tablolarının ve
yıllık faaliyet raporunun düzenlenmesi.
-
Genel kurul toplantısının hazırlanması
ve genel kurul kararlarının yürütülmesi.
-
Şirketin borca batık olması hâlinde
durumun mahkemeye bildirilmesi
Görevlerini ve yetkilerini devredemez ve bunlardan
vazgeçemezler
TTK’nun 629’uncu maddesinde temsil
yetkisinin kapsamı ve sınırlandırılması belirtilmiştir. Bu bağlamda; Müdürlerin
temsil yetkilerinin kapsamına, yetkinin sınırlandırılmasına, imzaya yetkili
olanların belirlenmesine, imza şekli ile bunların tescil ve ilanına bu Kanunun
anonim şirketlere ilişkin ilgili hükümleri kıyas yolu ile uygulanır
denilmiştir.
Temsil yetkisi çerçevesinde; önemli miktarda olmayan şirket malvarlığının alımı
satımı veya şirket tarafından kredi kullanılması gibi şirketlerin mutat iş ve
işlemleri arasında yer alabilecek nitelikteki tasarrufların genel kurul
kararına veya onayına bağlanması, şirketin içinde bulunduğu koşullara göre
acele karar alınmasını zorlaştırabilecek, şirketin temsil organı yönetim
kurulunu devre dışı bırakabilecektir.
Nitekim TTK’nun 375’inci maddesinin gerekçesinde; “Yönetim kurulunun devredilemez
yetkilerini gösteren 375 inci madde yenidir. Bu hüküm ile, Ticaret Kanununda,
organlar arasında işlev ayrımı yapılmış, organlar arasında işlev bağlamında güç
yönünden denklik kabul edilmiş, buna karşılık genel kurulun herşeye kadir
olduğuna ve bütün kararları alabilme yetkisi ile donatıldığına ilişkin salt
yetki teorisi reddedilmiştir. Genel kurulun bir üst organ olduğu anlayışı
Ticaret Kanununa yabancıdır. Ancak, bu hükme rağmen 374 üncü maddenin
gerekçesinde işaret edilen sorunların kanunî bir boşluk oluşturduğu
şüphesizdir. Nitekim aynı hükme sahip İsviçre’de bu konular tartışmalı olup
öğreti ve mahkeme kararları sorunları farklı çözümlere bağlamıştır. Yönetim
kurulu, Kanunun 375 inci maddesinde gösterilen bu yetkileri ne esas sözleşmeyle
ne de bir kararla genel kurula veya kurulacak kurullara ve komitelere
devredebilir. Yönetim kurulu, bu yetkilerden feragat da edemez.
(a) bendi: “Üst düzeyde yönetim” ile
kastedilen, genel işletme politikası başta olmak üzere, yatırım, finansman,
temettü gibi politikaların hedeflerinin karara bağlanması, bunlara ulaşılması
için seçilen araçların gösterilmesi, hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığının veya
ulaşılıp ulaşılmayacağının belirlenmesi, bütçe uygulamasının kontrolü ve
stratejilerin tespitidir. Politikalara ve hedeflere ulaşılmasına ilişkin
kararlar ve stratejilerin uygulanması ile ilgili talimatlar da yönetim kurulu
tarafından verilebilir. Talimatlar sözlü veya yazılı olabileceği gibi bir iç
yönetmelik, sirküler veya genelge ile de şekillenebilir. Bağlı şirketlerde, üst
düzeyde yönetim yetkisinin kime ait olduğu sorusu özellik gösterir. Başka bir
deyişle, bağlı şirketlerin yönetim kurulları üst düzeyde yönetim yetkisini haiz
midir? Yoksa bu yetki ana şirketin yönetim kuruluna mı aittir? Hükmün münferit
şirketler için ön görüldüğü ne kadar açıksa, bağımsız yönetim kurullarının
düşünülmüş olduğu da o kadar doğaldır. Bu hüküm, Tasarının 195 ve devamı madde
hükümleri ile birlikte değerlendirilmeli, değerlendirmede 202 ilâ 204 üncü
maddeler dikkate alınmalıdır. Bağlı şirketin üst yönetimi, hakim şirketin ve
tepe şirketin üst yönetimi ile uyumlu olmalıdır. Bu ilke şirketler topluluğunun
kanun tarafından tanınan gerçeğidir. Başka bir deyişle, hakim ve özellikle tepe
şirketin üst yönetimi bağlı şirketleri de kapsar ve bağlar. Ancak bu
sınırlamalara rağmen bağlı şirketlerde de üst yönetim devredilemez.
(b) bendi: Örgüt şeması, yönetimde yer alan
herkesin, altlık-üstlük ilişkilerini, görev tanımlarını; bölümleri ve
aralarındaki ilişkileri gösteren şemadır. Bu hükümle, yönetim kurulunun,
yönetimin bir bütün halinde işleyişini görmesi, politikaların ve stratejilerin
gerçekleştirilmesinde görevlilerin rolünü değerlendirmesi; insan kaynaklarının
kullanılmasını izlemesi amaçlanmıştır. Şema, sistemin işleyişindeki
aksaklıkların ve aksayan yerin belirlenmesine yardımcı olur. Kurul yönetimi
devrederken de zaten örgüt şemasını tayin eder. Şemada yer almayan ayrıntıyı,
diğer yetkililer belirleyebilir.
(c) bendi: Muhasebenin bölüm olarak
belirlenmesi ile kastedilen, kanuna ve genel kabul gören muhasebe ilkelerine
göre muhasebe örgütünün (bölümünün), konsolide hesap sisteminin, defter ve
kayıtların tutulma kurallarının tespiti, hesap planlarının yapılması, yani, düzenin,
bir anlamda muhasebe bölümünün örgütlenmesidir. Muhasebenin hangi ortamda
tutulacağını da yönetim kurulu karara bağlar. Muhasebenin belirlenmesi ve
programlanmasını, muhasebenin 515 inci maddede öngörülen dürüst resim ilkesine
göre belirlenmesini de içerir. “Düzenin kurulması” sözcüğünden de anlaşıldığı
üzere, devredilmez olan “düzenin kurulması görevi”dir; yoksa muhasebenin
tutulması devredilebilir ve yönetimin devri hallerinde bu husus açıkça ifade
edilir. Finansal denetim düzeninin kurulması, şirketin iş ve işlemlerinin
denetlenmesine ilişkin bir “iç-denetim” sisteminin ve bunu yapacak örgütün
(bölümün) gösterilmesidir. Şirket hangi büyüklükte olursa olsun, şirketde,
muhasebeden tamamen bağımsız, uzmanlardan oluşan, etkin bir iç-denetim örgütüne
gereksinim vardır. Bir anonim şirketin denetimi sadece bir bağımsız dış denetim
kuruluşuna bırakılamaz. Bir bağımsız denetim kuruluşunun onlarca, hatta
yüzlerce müşterisi vardır; onlara birçok hizmet sunmaktadır. Her müşterisini
içerden ve yakından izleyemez. Finansal denetim, bir anlamda “teftiş kurulu”nun
yaptığı denetimdir. Finansal denetim iş ve işlemlerin iç denetimi yanında,
şirketin finansal kaynaklarının, bunların kullanılması şeklinin, durumunun,
likiditesinin denetimini ve izlenmesini de içerir. Finansal denetim kurumsal
yönetim kurallarının gereğidir. Finansal planlama, bütçeleme ile yeterli
likiditenin sağlanmasının güvence altına alınmasını ifade eder. Kurumsal
yönetim kurallarının ve çağdaş yönetim usullerinin gereği olan bu örgüt bütün
anonim şirketler için gerekli değildir; şirketin yönetimi gerektiriyorsa
finansal planlama zorunludur.
(d) bendi: Müdürler ile aynı işleve sahip
kişilerin atanmaları ve imza yetkisini haiz kişilerin seçimi yönetim kurulunun
devredilemeyen yetkilerindendir. İmza yetkililerini belirlemek murahhaslar
dahil kimseye devredilemez. Bu hükümdeki ‘müdürler ile aynı işleve sahip
kişiler’ ibaresi kendilerine yönetme görev ve yetkileri tanınmış olan kimseleri
ifade eder. Görev ve yetki verilmesi ile kastedilen yönetim hakkının veya genel
olarak yönetimin geçirilmesi, diğer bir ifadeyle ‘delegasyon’ değildir.
Kastedilen, işlemlerin yürütülmesi aşamasına ilişkin yetkilerdir.
(e) bendi: Üst gözetim ile kastedilen hem
kuramsal açıdan hem de işletme iktisadı yönünden gerekli olan işlerin akışının
gözetimidir. Yoksa, yönetim kurulu bir kontrol ve denetim organı değildir. Üst
gözetimin normatif niteliği hükmün bizzat kendisinden anlaşılmaktadır.
(f) bendi: Bu bent yönetim kurulunun kararlar
ve tescile tâbi paylarla ilgili defterleri tutmasını, yıllık rapora ve genel
kurul toplantılarının yapılmasına ve alınan kararların uygulanmasına ilişkin
görevlerini hükme bağlamaktadır.”
Denilerek organlar
arasında işlev bağlamında güç yönünden denklik kabul edildiği, buna karşılık
genel kurulun herşeye kadir olduğuna ve bütün kararları alabilme yetkisi ile
donatıldığına ilişkin salt yetki teorisinin reddedildiği ve genel kurulun bir
üst organ olduğu anlayışının 6102 sayılı Kanun’a yabancı olduğu
belirtilmektedir.
Bütün bu açıklamalar nedeniyle; sermaye
şirketlerinde, yönetim kurulu tarafından kullanılan gayrimenkul alım satımı,
kredi çekme gibi bir takım önemli yetkilerin yönetim kurulu yerine genel kurul
kararı ile yönetim kurulunu devre
dışı bırakacak, şirketin iş ve işlem yapma yetisini kısıtlayacak şekilde
olduğundan şirket
sözleşmesi ile genel kurulun onayına bağlanması mümkün değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder